Bilinmeyen Yönleriyle Bodrum Kalesi 47
Peder Şövalye Francesc de Boxols, Haçlı Donanması’nın Akdeniz-Ege kıyılarını yağmalayıp Avrupa’ya yelken açtığı 1472’nin son aylarında hala St Peter Kalesi(Bodrum) Garnizon Komutanlığı görevindeydi
Peder Şövalye Francesc de Boxols, Haçlı Donanması’nın Akdeniz-Ege kıyılarını yağmalayıp Avrupa’ya yelken açtığı 1472’nin son aylarında hala St Peter Kalesi(Bodrum) Garnizon Komutanlığı görevindeydi(*1).
Geçen bölümde bir nebze değinildigi gibi Antalya, Alanya, Datça’yı yağmalayıp İzmir’e doğru dümen kıran Haçlı Donanması başta Aspat’ı(Spatia-Strobilos-Strovili-Sıravolos) sonra da Coriolanus Cepio notlarına göre Gümüşlük, Müsgebi, Sandıma gibi Yarımada’nın diğer köylerini talan etmişti. Dalmaçyalı Coriolanus Cepio, Amiral Pietro Mocenigo’nun filosunda görevli üst rütbeli bir askerdi. 1470 Kanlı Eğriboz Savaşı’na da katılmış olan Cepio, filonun Yarımada’yı yağması sonrasında gelip Kale Limanına demirlediği günlerde Halikarnas harabelerini gezme fırsatı bulmuş, Mausoleum kalıntıları hakkında bazı notlar almıştı(*2). Bu notlardaki bilgilere göre çevredeki köylerden toplanmış Türk milis birlikleriyle antik şehrin sur duvarları altında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor, Harabe Halikarnas sakini Sancuvalar akşam olunca Kale’ye çekiliyor, sonra da dışarı 50’nin üstünde köpek çıkarıp etrafa salıyor ve güvenliklerini böyle sağlıyordu.
Gündüzleri sur duvarları altında naralar atarak yaşanan çatışmalar belli ki Yarımada’nın yağma ve talanından, insanların esir alınıp götürülmesinden kaynaklanan öfkenin yansımasıydı. Haçlı Donanması’na destek ve istihbarat veren Sancuvanlar bu yüzden etraftaki tüm Türklerin şimşeklerini üzerine çekmişti. Nitekim çok geçmeden Sıravolos Türklerinin yanısıra Menteşe Sancağı-Beçin Kalesi askerlerinin karadan, Balad filosunun denizden doğru tacizleri de başlamıştı. Dönemin tarihçilerinden Giacomo Bosio, Bodrum Kalesi’ndeki paralı asker ve şövalyelerin haleti ruhiyesi hakkında “hepsi birden korku hastalığına(günümüzdeki manasıyla kapalı alanda kalma korkusu-klostrofobi) tutulmuştu” idafelerini kullanırken çağdaş tarihçilerden Prof. Anthony Luttrell ise benzer şekilde “garnizondakiler etraftan çalı-çırpı toplamak, ağaç kesmek için bile kaleyi terk edemiyordu” ifadelerini kullanmıştır.(*3)
Giacomo Bosio’nun aynı satırlarındaki bilgilere göre Kale’de epey miktarda paralı asker vardı ve bunların bazıları 1471-1474 arası dönemde öldürülme korkusuyla kaçıp Türklerin safına geçmişti. 1475 yılında ise iki askerin firar planı ve ihanet girişimi erken haber alınıp engellenmiş, dört inzibatdan biri olan Fr Giovanni Cincio görevinden alınmış, Güney perde duvarının denize bakan tüm pencereleri taşla örülüp kapatılmış, o tarihten itibaren deniz tarafına pencere açmak ya da yapmak yasaklanmıştı. (*3 G.Bosio, age)
Aslında Türk korkusu sadece Sancuvan Kalesi’nde değil Kos’a da bulaşmıştı. Muhtemel kuşatma tehlikesi nedeniyle Rodos’a tahliye edilen Narangia, Andimachia ve Kephalos sakinlerinin çoğu geri dönmeyi istemiyordu. Bu adalar 1472’e değin dur durak bilmeyen Türk akınlarına maruz kalmıştı. Ada’da gözetleme, nöbet tutma, devriye gezme gibi işler yapan vigleci turcopol yerel halkın vazifeli olduğu işlerini bırakmaması için hem maaşları konusunda titiz davranılıyor hem de diğer mali, askeri yükümlülüklerden muaf tutuluyorlardı.(*4 )
1473-Bodrum Kalesi Komutanı Charles Alleman de Rochechinard
Francesc de Boxols’un ardından 1473 senesinde Bodrum Kalesi(Château Saint-Pierre) Komutanlığı’na Charles Alleman de Rochechinard atanmıştı. Peder Alleman, Fransa Lyon Rochechinard bölgesinden(Alpler) gelme bir rahip-şövalyeydi ve Rodos’taki başarıları nedeniyle azizler nişanına layık görülmüştü. Bodrum’a tayininden önce GM Orsini’nin mabeyincisi(yardımcı) ve müşaviriydi. 35-40’lı yaşlardaki bu Komutan’ın Harabe Halikarnas’taki asli vazifesi kendinden öncekiler gibi kalenin tahkim ve tahkimatlarını devam ettirmekti. Batı perde duvarının kuzey kısmını yükseltirken kullandığı taşların mükemmel kesimi ve orantılı boyutları onun diğer komutanlara nazaran işinde ne kadar titiz olduğunu gösteriyordu. Her komutan gibi o da mensubu olduğu ailenin armasını yontturup, taştan bu rölyefi adı ve inşa tarihinin(1473) yazılı olduğu kitabesiyle birlikte Papalık+GM Orsini armasının hemen altına yerleştirmişti. Alleman’nın aslan ve zambak motifli dörde bölünmüş arması, küçük, abartısız dairesel formuyla alışılmış ölçü ve tarzın dışında olup Komutan Boxols’unkine nazaran çok daha mütevaziydi.(*1age)
Yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var, bilindiği gibi Halikarnas şehri 11-13’ncü yüzyıldan itibaren yaşanan depremler yüzünden sessizliğe bürünmüş viran bir yerdi ta ki 15’nci yüzyılın başında St. John Hospitaller Rodos Şövalyeleri buraya gelene kadar. Şövalyelerin inşasına başladığı Kale’nin bugünkü haline gelmesi ise 120 yıl sürmüştü. Kale, harabe-ören Halikarnas’ın taşlarıyla yapılmıştı. Mausoleum’un büyük taban taşları Kale’de de aynı şekilde zemin taşı olarak kullanılmıştı.
Antik kentin heryerine saçılmış ve yüzlerce sene öylece durmuş kalıntılar 15’nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yakından uzağa doğru toplanıp Zphyrion kıstağına getirilmiş, bunlar bittikçe ayakta kalmış duvarların yıkılması yoluna gidilmişti. Hiç bitmeyen tamir, tahkim ve ek yapı işleri sürekli taş tedarikini gerektirmekteydi. Bu antik taşlar elbette ki Dor-İyon, Karya, Roma döneminde usta ellerden çıkmış düzgün taşlardı ve bu düzgün halleriyle sonraki asırların ustalarına büyük kolaylık sağlamıştı.
Yukarıda bahsedildiği gibi 1470’lerde Yarımada(Sıravolos) Türklerinin yanısıra Beçin ve Balad’tan gelen Türkler ile Şövalyeler arasında sur duvarları dibinde cereyan eden çatışmalara, Kale’deki korku atmosferine rağmen Sancuvanların kale dışına çıkarak taş toplaması epey riskliydi. Muhtemelen yüksek tepelerde sıkı gözetleme yapıyor, günün en güvenli saatlerini kolluyorlardı. Yine de Komutan Charles Alleman’nın 1473’de batı perdesinin kuzey kısmında başlattığı muntazam ve muazzam inşa faaliyetlerini hangi şartlar altında nasıl sürdürebildiği konusu hala muammadır. Sancuvanlar, Osmanlı Ordusu’nun bölgeye hakimiyetiyle birlikte 1522’de Malta’ya gitmek zorunda kalınca Kale artık Türklerin olmuştu. Onlardan geriye kalan antik şehrin taşları ise bu kez yeniçerilerin Kale içinde kendilerine yaptıkları evlere, kalıntılardan arınan boşluklar ise yaklaşık 200 yıl boyunca ekip biçilen tarlalara dönüşmüştü. 18’nci yüzyılın ilk çeyreğinde Eğriboz-Kızılhisar’dan gelen göç ise Harabe Halikarnas’ın sessizliğini bozan önemli bir gelişme olmuştu. Antik kentin bitmek bilmez ören taşları, 1720’li yıllardan itibaren önce askeri kışla binaları, sonra camiler, konutlar, tersane vb. yapımında kullanılmış, ören taşlı bu iskan süreci 19 ve 20’nci yüzyıllarda da devam etmişti.
Dönem: Anadolu Türkleri-Oğuz Türkleri-Otlukbeli Savaşı
1473, Türkler dünyasında hegemonya rekabetinin sürdüğü bir yıldı. Karamanoğulları ve Akkoyunlular ile Osmanlılar arasındaki savaşlar bitmek bilmiyordu. Karamanoğlu Pîr Ahmed ve Kasım ile anlaşan Uzun Hasan, Venedikliler ve diğer Hıristiyan devletleriyle de ittifak halindeydi. Venedik ve Papalık, Türkmenlerin doğudan kendilerinin batıdan eşzamanlı bir saldırı yapması durumunda II. Mehmed’in(Fatih) iki değirmen taşı arasında ezileceği fikrini Uzun Hasan’ın zihninde canlı tutmak için ellerinden geleni yapmıştı. Fatih’in 3 oğlu vardı ve Uzun Hasan sorununu halletmek için doğuya sefere çıkmaya verdiğinde tahtı boş kalmasın diye 14 yaşındaki en küçük şehzadesi Cem Sultan ile büyük şehzadesi Bayezid’in oğlu Korkud’a bırakmıştı. Amasya Valisi Bâyezid ve ortanca oğlu Karaman Valisi Mustafa, sancak askerleriyle beraber Anadolu’da ona katılmıştı. Bâyezid’in maiyyetinde Gedik Ahmed Paşa, Mustafa’nın maiyyetinde Anadolu Beylerbeyi Davud Paşa vardı. Karşı taraftaki Oğuz Türklerinin başı Uzun Hasan’ın sağında ise küçük oğlu Zeynel, solunda büyük oğlu Uğurlu Mehmet Bey vardı. Rivayet odur ki Otlukbeli Savaşı, Oğuz Türklüğü ve Anadolu Türklüğü için çok acı, unutulmaz, üzücü bir vakıaydı. Sebebi de Akkoyunluların Osmanlıları “çıtak” diye aşağılayıp kendilerini gerçek Türk sayması, öz Türkün çıtakların hakkından gelmeyi istemesiydi. Sonunda kaybeden Uzun Hasan olmuş ve payıtahtı olan Tebriz’e çekilmişti. (*5)
Otlukbeli muharebesinden sonra Gedik Ahmed Paşa komutasındaki ordu Kilikya’ya yönelmiş Şehzade Mustafa Ordusu’nun katılımıyla birlikte Silifke, Ermenek, Develi-Karahisar vs. ele geçirilmiş Konya’ya dönen Şehzade Mustafa yolda hastalanıp şaibeli biçimde vefat edince onun yerine Karaman Valiliği’ne 18 yaşındaki Cem Sultan gönderilmiş, lalalığına ise Gedik Ahmed Paşa tayin edilmişti. Şehzade Cem’in Menteşe Sancağı’nın da bağlı olduğu Karaman Valiliği dönemi St. John Şövalyeleri ile diplomatik temasların kurulduğu dönem olmuştu.(5*age)
1474 sonrası Kale Komutanları ve Grand Master Pierre D’Aubusson(1476-1503)
Bodrum Kalesi Komutanlığı’na Charles Alleman’nın ardından hakkında hiç bilgi bulunmayan Katalan şövalye Baltasar Sunyer (1474-1476) atanmıştı(*6). Kale’nin eski komutanlarından Jean Cotet 1475’de, Rodos Şövalyeleri’nin Başrahibi(Grand Master) Giovanni Battista Orsini ise 1476’da ölmüştü. Orsini’den boşalan yere de Pierre D’Aubusson tayin edilmişti. (*1age)
Pierre d’Aubusson, hazinenin(maliye) başındayken 1476’nın başlarında Rodos “Auvergne Dili Baş Rahibi”, Haziran 1476’da ise her dilden 16 temsilci üyenin oluşturduğu Konseyin tamamının oyunu alarak Rodos Grand Master’ı seçilmiş, başkomutanların omuzlarında çığlık ve sevinç gözyaşlarıyla makam koltuğuna taşınmıştı. Sekreteri(katip) Guillaume Caoursin’in yazdıkları göre Pierre d’Aubusson gençliğinde kendini askeri bilime adamış, zamanla uzmanlaşıp en yetenekli mühendisleri bile cebinden çıkartan biri haline gelmişti. Rodos Dünyasının(12 Ada+Bodrum Kalesi) surlarını, gediklerini, yıkıntılarını onarmakla, hendekleri genişletmekle, liman ve tersane inşa etmekle yetinmeyip aynı zamanda bazı antik çağ yapılarını dahi ayağa kaldırmıştı. Konstantinople’den(İstanbul) gelen Osmanlı Ordusu’nun sefere hazırlandığı istihbaratları neticesinde Rodos, Bodrum Kalesi ve Adalar arasında mekik dokuyan Pierre d’Aubusson, her işe yetişme gayreti içinde hummalı biçimde savunma tedbirleri aldırmaya başlamıştı.(*7)
Şövalyelerin Conqueror(Fatih) Sultan Mehmet ile diplomatik temas kurması şart olmuştu…
Devam edecek…
mehmet cilsal-tarih araştırmacısı
KAYNAKLAR:
1*-“Une campagne de travaux méconnue au château Saint-Pierre au XVe siècle”
by Prof. Jean-Bernard de Vaivre
2*-“The Mausoleum at Halicarnassus Restored in Conformity With the Recently Discovered Remains” by James Ferguson
– “Petri Mocenici imperatoris gesta” by Coriolanus Cepio
-“La Storia İtalia-Anali Veneti(1457-1500)”by Del Senatore Domenico Malipiero
3* -“The Search for the Defensive System of the Knights in the Dodecanese (Part II: Leros, Kalymnos, Kos and Bodrum)” by Michael Heslop-
– “Istoria” by G.Bosio s. 328 ve 348
-“The Maussolleion at Halikarnassos Volume 2: The Written Sources and Their
Archaeological Background” by Kristian Jeppesen, Anthony Luttrell
4* – Archaeology and Architecture of the Military Orders by Mathias Piana Augsburg-Germany and Christer Carlsson Stockholm- Sweden
5* –“İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi”– İsmail Hami Danişmend
6* –“Les Hospitaliers catalans entre Rhodes, l’Italie et la Catalogne (1420-1480)”
by Pierre Bonneaud, Le prieuré de Catalogne, le couvent de Rhodes et la couronne d’Aragon, pp. 347-389 Id., « Un débouché fréquent pour les cadets des différentes aristocraties catalanes » et J. Sarnowsky, Macht und Herrschaft im Johanniterorden des 15. Jahrhunderts, pp. 651-694
7* –“THE HISTORY OF PETER D’AUBUSSON, GREAT MASTER OF RHODES”
by Caoursin, Guillaume