Bilinmeyen Yönleriyle Bodrum Kalesi 53

Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu Çelebi Cem, ağabeyi Sultan Bayezid’e(II) karşı verdiği taht savaşını kaybedince ailesini emanet ettiği Memlük Sultanı onu koruyamayacağını açıkça ifade etmiş,

Bilinmeyen Yönleriyle Bodrum Kalesi 53
Araştırmacı Hukukçu Mehmet Çilsal yazdı: BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE BODRUM KALESİ-53

Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu Çelebi Cem, ağabeyi Sultan  Bayezid’e(II) karşı verdiği taht savaşını kaybedince ailesini emanet ettiği Memlük Sultanı onu koruyamayacağını açıkça ifade etmiş, Akkoyunlu Uzun Hasan’a sığınmayı kendisi istememiş ve en nihayetinde Son Karamanoğlu Beyi Kasım’ın aklına uyarak St John Şövalyelerine sığınmaya karar verip bu amaçla Rodos’a elçiler yollamıştı.

Oğluna bebekliğinden beri “Cicim” diye hitap eden annesi Çiçek Hatun’un mektubunda yeralan “ hayal kırıklığına uğradığı için her şeyi bırakıp Kahire’ye geri dönüp bizimle yeniden bir araya gelmeye karar verdi, ancak Mısır’a giden tüm yollar Bayezid’in kontrolündeydi. Hayatını kurtarmak için Bodrum’daki(Petroumi) şövalyelere başvurması kaçınılmazdı.” şeklindeki ifadelere göre Rodos’a sığınmak için yapılan bu temas, ilk olarak Bodrum Kalesi’yle ve mektupla kurulmuştu(*1).

Malta arşivlerine göre Grand Master Pierre d’Aubusson bu mektuba 12 Temmuz 1482’de cevap vererek Cem Sultan’a hitaben bazı tavsiyelerde bulunup şayet padişah olursa Rodos’tan alınan adaları geri verilmesi gibi bazı şartları kabul ettiği taktirde sığınma talebini kabul edeceğini taahhüt etmiş, ayrıca kendilerine sığınması durumunda istediği vakit adadan gidebilme özgürlüğü bulunduğunun güvencesini belirtmiş, Donanma Kaptanı General Dominic Alvaro de Stuniga komutasında asker ve top yüklü kadırgalar gönderileceği bilgisini iletmişti.(*2)

 D’Aubusson’un yardımcısı Guillaume Caoursin’nin günlüklerine göre Cem’in kimseye yakalanmadan küçük bir kadırgayla Rodos’a geçmeyi başaran Doğan ve Süleyman adındaki elçileri,Üstad-ı Azam Pierre d’Aubusson’a Anadolu’da yaşanan herşeyi anlatıp Prens Cem’i korumanın dünyanın en şanlı Şövalyeleri’ne yakışan bir davranış olacağı, onun artık ne paraya ne orduya ihtiyaç duyduğu, ne de hükmetmeye imrendiği, sadece ve sadece kötü kaderine boyun eğdiği, güvenlik ve sükunet içinde yaşayabileceği bir ilticadan başka hiç bir şey aramadığı, çocukluğundan beri St John Rahip-Şövalyelerine sevgi ve sempati beslediği, sonuç olarak dünyada hiçbir şeyin ağabeyinin iktidarından daha korkunç, daha ürkütücü olamayacağını söylemişti.

D’Aubusson, dinlediklerini sadece yerde değil gökte dahi arayıp bulamayacakları bir fırsat ve Hıristiyan âlemi için ele geçmez müthiş bir kazanç olarak değerlendirmiş, Konsey ise hemen toplanarak Zizim’i(Cem) misafir olarak ağırlama kararı almış, en büyük gemileri Carack’la beraber bir Kadırga, bir Karavel ve diğer gemilerden oluşan filonun derhal yelken açması ve gidip Zizim’i getirmesi emredilmiş, Donanma Kaptanı Dominic Alvaro de Stuniga’ya Prens’e nasıl davranması gerektiği anlatıldıktan sonra da filo limandan ayrılmıştı(*2age).(Cem’in defterdarı Haydar Çelebi’nin kaleme aldığı “Vâkıât-ı Sultan Cem” eserinde ise Frenk Süleyman Bey’in kendilerine lazım olan gemiyi bir mukavele karşılığında aldığı, Rodosluların tavırlarını beğenmediği ve onların güvenilemez olduğunu anladığı, Şehzâdenin Rodos’a gitmemesinin daha iyi olacağını yüzüne anlattığı, fakat Cem’in diğer nökerlerinin söylenenleri dikkate almadığı, Rodos’a gitme konusunda Cem’i destekledikleri yazılıdır. (*3)

Anadolu tarafında ise Bayezid-Cem savaşları kaçma kovalamacaya dönüşmüş, yaşanan hadiseler her tarafa yayılmış, ahali adeta nefesini tutmuş Cem’in akıbetini merak etmişti. Cem’in Likya Sahili’ne doğru kaçtığını ele geçirilen mektuptan öğrenen Bayezid, onu ölü ya da diri getirmeleri için peşinden atlılar yollamış, takip edildiğinin farkıda olan Cem ise   Karamanlılar tarafından kıyıda gizli bir yerde hazır bekletilen gemi istikametinde adeta düşe kalka, bir ayağı topallar halde ilerlemişti.

Bu arada elçileri Doğan ile Süleyman’dan haber almadığı için ne yapacağını bilemiyordu. Atlı Sipahilerin kaçak kafileyi yakalaması an meselesiyken bir an için ellerinden kaçırmış ama sonra onlar alargadaki Barça’ya henüz girdiğinde ortaya çıkmışlardı. Sefine(gemi) demir alıp kürekler çekilmeye başladığı anda birbirine karşılıklı oklar fırlatılmış, sipahiler bu oklardan birine mektup iliştirildiğini görünce alıp hemen okumuş, Cem tarafından Padişah’a yazıldığını anlamıştı. Barça ulaşılamayacak mesafeye varınca da vazgeçip avlarını kaçırdıklarına öfkelene öfkelene geri dönmüşlerdi. (2*age). Mektubun içeriği ise şöyleydi:

“ Şehzade Cem’den zalim kardeş Şehzade Bayezid’e,

Şayet Hıristiyanlara, özellikle de şanlı ecdadımızın can düşmanları olan Rodos Şövalyelerine sığınmak için hain bir suç işlersem, bunun hem rabbim hem de kulları nezdinde tek sebebi sensin. Şer’i ve Örfi tüm kanunlara aykırı olarak beni İmparatorluktan mahrum etmekle   yetinmiyor, canımı kurtarmak için rezil rüsva sığınaklar aramaya zorluyorsun beni. Resulallah Muhammed, senin Müslüman adının ve Osmanlı ırkının şerefini bu kadar rezil edeceğini önceden bilseydi, bizzat kendisi senin celladın olurdu. Ama sevgili resulallaha duamdır ki  dilerim rabbim inşallah bir gün zalimliğinin intikamını senden alır, hak ettiğin azabı çabuklaştırır.”(*4)

Kaçak Cem kafilesini taşıyan Karamanoğulları Barça’sı, tehlike atlatıldıktan sonra Anamur’da bir başka gizli limana demir atmış ve yolcular kıyıya çıkartılıp yakındaki bir yerleşim yerine götürülerek Rodos’tan gelecek elçiler ile Şövalye gemileri beklenmeye başlanılmıştı.. Guillaume Caoursin günlüklerine göre Rodos filosu Likya’nın görüş alanına girdiğinde filo Komutanı Alvaro de Stuniga(Don Alvarez), Cem’in elçileri Doğan ve Süleyman’ı yanlarına bir de Şövalye katarak gelişlerinin bildirilmesi için karaya çıkarmıştı.

Bu üçü, kıyıdan uzak olmayan ve köpek havlamalarının eksik olmadığı Karamanoğullarına ait bir binanın avlusunda Cem’i bulmuştu. Rahat bir nefes alan Cem, hem kendi elçileri hem Şövalye’nin anlattıklarını uzun uzun dinledikten sonra kıyıya gidilmiş, Şövalye brigantinine dönmüş, ancak çok geçmeden diğer gemilerle birlikte gelen Komutan Don Alvares, Cem’i kendi kadırgasından selamlamıştı.  Günlerden Temmuz’un yirmisiydi. Cem, Frenk Süleyman’ın GM Pierre d’Aubusson’la ilgili güvenilmez biri olduğuna dair izlenimlerini aktardığı uyarıya  onları Karaman Sancakbeyliği sırasındaki temaslarından tanıdığını  için itibar etmemişti.

Karaya çıkan Don Alvares, GM Pierre d’Aubusson’un güven mektubu’nu sunar sunmaz trompet ve top gürültüleriyle onu kendi gemisine buyur etmiş, kendisine bir imparator ve kral oğlu gibi muamele etmesi, nazik tavır, davranış içinde hürmet göstermesi ise Zizim’i(Cem) çok etkilemişti. Don Alvares ona “Seni, Hıristiyanların saygısına layık olan bir Prens olarak kabul ediyoruz, düşman olarak değil.”gibi  iltifatlar etmesi aralarında itimat oluşturmuştu. Seyir boyunca sohbetlerin yanısıra yenilip içilirken masaya Avrupa geleneklerine göre etli tabaklar getirilip konması ve güven denemesi yapılmasına Cem şaşırıp kalmışsa da bunun zehre karşı bir güvence olduğu söylenince, “(…)sizin gibi cömert şövalyeler tarafından zehirlenmekten korkmuyorum. Hayatımı ve servetimi ellerinize bıraktım ve kendimi güvende hissediyorum. Ayrıca, bana öncelikle bir arkadaş, sonra da bir Prens gibi davranmanızı tercih ediyorum”  şeklindeki sözlerini bitirdikten sonra bütün etleri bir tabağa koyup yiyerek onlara ne kadar güvendiğini ispat etmiş, böylece yolculuk daha neşeli ve keyifli olmaya başlamış, 9 gün süren yolculuktan sonra Rodos’a varılmıştı.(*2age)

Şehzade Cem Rodos’ta (30 Temmuz 1482)

Şehzade Cem ve beraberindekileri taşıyan gemi Rodos’a geldiğinde iskelede denize doğru tahtadan özenle hazırlanıp süslenen bir köprü kurulmuş GM Pierre d’Aubusson, üst rütbeli herkesi Prens Cem’i karşılaması için bu köprüye göndermiş komutanlar, İmparator Oğlu’na yakışacak bir saygıyla onu karşıladığında top atışları başlamış Zizim(Cem), kıyı boyunca toplanmış meraklı kalabalıkların alkışları arasında, altın kumaşlarla kaplı köprünün üzerinden geçmişti. İpekle, pırlantayla süslü bir İspanyol atına bindirtilen Zizim, Don Alvares’in komuta ettiği merasim birliği ve koruma tedbirleri altında alkışlar, çığlıklar ve  trompet sesleriyle birlikte Büyük Plaza’ya doğru ilerlemişti. Çok pahalı atlara binmiş genç şövalyeler birliği de bu konvoya katılmış, zengin ve kibirli subayların her biri boynuna çift dolamalı zincir kolye takmıştı. Yüzlerindeki kibir ve tevazu ise adeta birbirine karışmış haldeydi. Sokaklar ot ve çiçeklerle doluydu. Halk balkonlara çıkmış, pencereler dışarı taşmıştı.

En sonunda tamamı altın ve gümüşle işlenmiş bir Neopolitan atın ve değerli taşlarla süslü koşum takımının üstünde Grand Master(Büyük Üstad) görünmüş,(…) Aziz Sebastian Kilisesi’nin önünde durarak Sultan’ın yaklaşmasını beklemişti. Don Alvares, misafire Büyük Üstad’ın kim olduğunu gösterdikten sonra Zizim ona doğru yaklaşıp Türk adetlerine göre parmağını 3 kez ağzına götürmüş,  D’Aubusson ise alçakgönüllü bir şekilde itaat göstererek ona doğru ilerleyip ikinci kez selam vermiş ve karşılıklı iyi lütufla, sağduyulu ifadelerle   birbirlerine el uzatıp dostane ve nezaketli biçimde konuşa konuşa ilerlemişlerdi.(…)Atından inen Zizim, Büyük Üstad’ı şefkat ve sevgiyle kucaklayıp ona birkaç kez koruyucusu ve babasıymış gibi hitap etmişti.(…)  (*2age)

Görüldüğü üzere Cem Sultan, Rodos’a Şövalye filosuyla getirilmişti, yani kara ya da deniz yoluyla gelip Bodrum Kalesi’ne sığınmamış, İngiliz Kulesi’nde misafir edilmemişti!.. Bu Rodos günlerin birinde Cem’in dayısı Ali Bey, Rodos’tan satın aldığı aşçı, zaaatkar   hizmetkardan oluşan 20 Müslüman köle ve 30 kişilik maiyetiyle birlikte Karamanoğlu Kasım Bey ve adamlarını da Rodos’a getirmek için 300 şövalyeli(fılar) bir barça gemiyle Taşeli’ne geri dönmüş, bir müddet sonra Taşeli’nden ilave bir gemi dolusu daha insan getirilmiş ve bu toplulukla beraber Ungurus’a(Macaristan) gitme hayalleri sönen  Cem de Fransaya gönderileceği günü beklemeye başlamıştı…(*2age)

Cem’in Rodos’taki durumuyla ilgili annesi Çiçek Hatun’un mektubundaki satırlar şöyleydi: “(…)Sonra Cem’in 35 en yakın akraba, dost, subay ve 20 kölemiz olduğu haberi geldi. 15 Ekim 1482’de(?) Hospitaller kadırgasından Rodos’ta karaya çıktı. Cem’den bana Bayezid’in devrilmesi karşılığında Osmanlı İmparatorluğu ile Hıristiyan âlemi arasında sürekli barış teklif edildiğini yazan bir mektup aldıktan kısa bir süre sonra. Şövalyelerin kendisine rütbesine göre davrandığını ve Büyük Üstatları Fra d’Aubusson’un kendisi için bir ev inşa etmeye başladığını ve bir Fransız şövalyesi Jean d’Aussays’in inşaat işlerini denetlediğini vurguladı. Ama Cem kafirler arasında olduğu sürece endişelenmeden duramıyorum ve onu Mısır’a gelmesi için ikna etmeye çalışıyorum. Hayatı tehlikede, bunu hissediyorum, aslında biliyorum.”(*1age)

Şehzade Cem’in Fransa yolculuğu (1 Eylül 1482)

Taht mücadelesini kaybedip Rodos Şövalyeleri’ne sığınan Çelebi Cem’i(Zizim) maiyetiyle birlikte  Fransa’ya götürecek olan gemi, 1 Eylül 1482’de Avrupa istikametinde kuzeybatıya yelken açmıştı. Mürrettebatıyla birlikte 300 kişi(asker, denizci vb) taşıyan geminin başında 3 seçkin rahip-şövalye vardı. Bunlardan biri Lombardiya Başrahibi Merle Piozasco, diğeri Auvergne dilinden GM D’Aubusson’nun yeğeni Guy de Blanchefort(ilerde GM olacak), üçüncüsü ise 1473 senesinde Bodrum Kalesi(Château Saint-Pierre) Komutanlığı yapmış olan Charles Alleman de Rochechinard’dı.(*5)

Öte yandan Cem’in maiyeti arasında  “Cem Şairleri” olarak bilinen 6 musahibi vardı ve bunlardan biri aynı zamanda defterdarı olan Haydar Çelebi’ydi.  Haydar Bey’in bu yolculuğun başlangıcına dair günlüğündeki notları şöyleydi:“Mübârek recebin on yedinci güni yekşenbe gün yelken açub Rodosdan Fıransaya gönderdi havâ müvâfık olmadugı ecilden tokuz günde İstenköy Adasına gelindi taşra adaya çıkarmakda çok terddüd çekdiler âhır’il-emir kendülerin taht-ı hükûmetlerinde olmagın bir gün çıkarub konaklayub ahşam yine getürdiler ammâ bundan sonra her ne yere vardılarsa çıkarmadılar.” (*3age).

 Görüldüğü gibi Cem Sultan, Bodrum Kalesi’ne sığınmadığı gibi İngiliz Kulesi’nde de misafir edilmemişti. Haydar Bey’in günlüklerine göre Cem ve beraberindekileri Avrupa’ya götürecek olan Gemi, Rodos’tan yelken açtıktan kısa bir süre sonra hava aniden bozulunca Kos(Lango-İstanköy) ile Bodrum Kalesi’nin de üzerinde bulunduğu Sıravolos Yarımadası arasındaki boğaza sığınmıştı. Kuvvetli fırtanaların dinmesi ve denizin sakinleşmesi bir hafta sürdüğü için yaklaşık 300 kişiyi taşıyan Gemi,  mecburen Kos(Lango-İstanköy) Limanı’na sığınmıştı. Şövalyeler Şehzade Cem’i sadece bir kere karaya çıkardıktan sonra bir daha karaya ayak basmasına izin vermemişti. (*3age)

devam edecek…

mehmet cilsal-tarih araştırmacısı

KAYNAKLAR

1*– *-“The United States of Europe, Dress Rehershal: Rhodes 1309 – 1522” by Dorothea Papathanasiou, Created by Aldo Di Russo, Producer Unicity Art Director Beatrice Dell’Acqua

2*-*-The life of the renowned Peter D’Aubusson, Grand Master of Rhodes containing those two remarkable sieges of Rhodes by Mahomet the Great and Solyman the Magnificent, being lately added to compleat the story adorn’d with the choicest occurences in the Turkish Empire at that time.” by Bouhours, Dominique, 1628-1702.

– “Vice Chancelier de I’Ordre de Saint-Jean de Jerusalem” by Guillaume Caoursin

3*-HAYDAR BEY’İN VÂKIÂT-I SULTAN CEM ADLI ESERİ VE CEM’İN HAYATI- Yüksek Lisans Tezi, by Mehmet Batuhan ÇEKEN

4*-“Sultan Bayezid ve Cem Sultan”-Osmanlı Tarihi II. Cilt, 12. Bölüm, ss. 161-179, Ord. Prof. İ. Hakkı UZUNÇARŞILI

 5*-“Un destin méconnu: Charles Alleman de Rochechinard, chevalier de l’ordre de St Jean

  de Jérusalem (vers I435-I5I2)” by Josselin Derbier