İkizköy – Akbelen’de zeytinliklerimizi vermiyoruz eylemi yaptılar "Sonuna kadar direneceğiz"

Muğla’nın  Milas ilçesine bağıl İkizköy Akbelen’de ormanların ve zeytin tarlalarını korumak için 6 yıldır mücadele eden köylüler bugün  Mimarlar Odası Muğla Şubesi üyeleri  ve çevrecilerinde katıldığı eylemde zeytin tarlalarının elinden yeni yasa ile alınmak istenmesine isyan etti.

İkizköy – Akbelen’de zeytinliklerimizi vermiyoruz eylemi yaptılar "Sonuna kadar direneceğiz"
İkizköy – Akbelen’de zeytinliklerimizi vermiyoruz eylemi yaptılar "Sonuna kadar direneceğiz"

İkizköy Muhtarı Nejla Işık “6 yıldır bunlara direniyoruz, 60 yıl daha direniriz, yeni yasadan sonra Akbelen köyümüzün tarlalarına dalacaklar çünkü şu anda maden sınırı oraya dayandı, direneceğiz, Akbelen’deki zeytinliklerin madene kaptırılması Anadolu’nun ölüm fermanıdır” diye konuştu.

Muğla’nın  Milas ilçesine bağıl İkizköy Akbelen’de ormanların ve zeytin tarlalarını korumak için 6 yıldır mücadele eden köylüler bugün  Mimarlar Odası Muğla Şubesi üyeleri  ve çevrecilerinde katıldığı eylemde zeytin tarlalarının elinden yeni yasa ile alınmak istenmesine isyan etti. Mimarlar Odası Muğla Temsilciliği tarafından düzenlenen eylem ve basın açıklaması köylülere ait zeytin tarlasında düzenlendi.

Eyleme köylüler ellerinde Köylüğü Ata Toprağından Etme, Geleceğe Dinamit Koymayın, Ölüm Çukuru Değil Yaşam Alanı, Yurdumu Alçaklara Uğratma Sakın yazılı dövizler taşıdı.

6 YIL DİRENDİK 60 YIL DAHA DİRENİRİZ AKBELEN ZEYTİNLİKLERİNİN MADENE FEDA EDİLMESİ ANADOLU’NUN ÖLÜM FERMANI

6 yıldır sürdürdükleri Akbelen nöbet ve eylemlerini 20 gün de Ankara’ da devam ettirdiklerini belirten İkizköy Muhtarı Nejla Işık “6 yıldır direniyoruz, doğamız,  toprağımız ormanlarımız zeytinliklerimiz için 60 yıl daha direniriz bu toprakları vermeyiz. Madenci şirket Akbelen köyüne maden sahasını dayadı, şimdi Akbelen’in zeytinliklerini talan etmek için girişecekler, direneceğiz, engel olacağız, ardından bölgedeki 7-8 köyün zeytinlikleri aynı tehlikeyi bekliyor. Kurtuluş tek başına hep birlikte direneceğiz, zeytinliklerimizi vermeyeceğiz” diye konuştu.

ZEYTİNLİKLERİ DOĞAYI KORUMAK DEVLETİN GÖREVİ DEĞİLMİ

Köylülerden meral Güler ise “Biz Ankara’ya gittik, topraklarımızı zeytinliklerimize kıymayın diye seslendik. Bize duymayan Numan Kurtulmuş, Mustafa Varank karşımıza çıkmadılar. Biz ne diye 20 gün Ankara’da kaldık, bu zeytinlikleri toprağı, doğayı korumak onların da devletinde görevi değil mi” dedi.

Muğla Mimarlar Odası Şubesi Temsilcisi Suat Selvi ise yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

 

YILLARDIR KALDIRILAMAYAN! ZEYTİN YASASI YENİ MADEN YASASI ile DELİNDİ

 

***Komisyonlarda görüşülerek son şekli verilen “Maden Kanunu Değişikliği” TBMM Genel Kurulunda nihayet! kabul edildi.“Nihayet” zira bugün yaşananların “aynı”sı 2009’dan beri süregeliyor… Şimdi de tıpkı 2009’da olduğu gibi, yine yüz binlerce zeytin üreticisi ve çevreci yeni düzenlemeye karşı çıkıyor.. milletvekillerine “imzalı dilekçeler” yağdırıyor.. yine Ankara’ya gidiyor.. yine “geçimini zeytincilikten sağlayan yüz binlerce üretici ve işletmecinin yoksullaşmasına, dolayısıyla toplumsal bir yıkıma neden olacaktır” diye haykırıyorlar…

 

***Zira o günlerde AB ülkelerinin çimento ihtiyacını “Avrupa’yı kirletmeden karşılamak için” ‘buyurun, işletmenizi artık kurabilirsiniz’ deniliyordu; bugün de bu yasa ile sadece zeytinlikler değil ormanlık alanlar ve meralar bile elektrik üretmek için gözden çıkartılıyor.

 

 

BÖYLE BİR “YASAMA KURNAZLIĞI” GÖRÜLMEDİ

***Öyle ki taşınması mümkün olmayan zeytin ağaçları bile yine “kamu yararı!” dikkate alınarak biyolog ve ziraat mühendislerinin de olduğu bir kurulun görüşleri doğrultusunda taşınabilecek! Buna da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı karar verecek!!!

 

 

TEK “BİTKİ KORUMA” YASAMIZ

***Oysa tee 1939’da “bir ürün için, zeytinin değer kazanması ve zeytin çiftçisinin kalkınması” amacıyla “Zeytinin Islahı Yasası” çıkartılıyor;

1995’te de Balıkesir Milletvekili Melih Pabuççuoğlu’nun teklifi ile “değişiklik” yapılarak “zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması” bile yasaklanıyor hatta “zeytinlik alanlara en az bir kilometre yakınlıkta ağıl yapılması” dahi engelleniyordu…

 

365 gün kaybolmayan yeşili ve sağlığımızı besleyen meyve suyu olan ‘zeytinyağı’na, “anavatanı Anadolu”da bu derece önem verilmesi ve bir “yasa” çıkartılması elbette doğaldı.

BİN YILLARIN ZEYTİNİNE KARŞI 30 YIL ELEKTRİK

***Ancak “işine gelmeyen kimi kesimler” yıllardır süren tüm uğraşılarına rağmen Zeytin Yasasını kaldıramadılar.. hatta elleyemediler, yani değişiklik dahi yapamadılar.

 

***İşte şimdi böylesi bir düzenlemeyi inatla ve hızla TBMM’den geçirerek; üstelik “zeytinlik alanların ekonomiye kazandırılması” gerekçesiyle “hem yasayı hem de zeytinlikleri yok ediyorlar.”

 

***Çünkü Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerini işleten sermayenin hükümete, “zeytinlik alanları maden faaliyetine açın, yoksa elektrik üretmeyiz” baskısına; köylüye de “buralar maden sahasına dönüştürülmezse karanlıkta kalırsınız” korkutmasına maruz kalanlar ZEYTİN AĞAÇLARINI KESMEDEN de elektrik üretilebileceği fikrini umursamıyorlar.

 

***Belki 1000 yıldan da fazla, kuşaklar boyu ürün verecek, bereket saçacak zeytine karşılık sırf “bugünkü çıkarlar”ı uğruna 30-40 yıl elektrik üretecek tesisleri yeğliyorlar.

 

***Yeni yasada her ne kadar “taşınan zeytin ağacı sayısının iki katı zeytin dikilmesi zorunlu” hale getirilse de zeytinin beslendiği toprak sıyrıldıktan sonra “su”yun da artık tutulamayacağını; dolayısı ile “hem su hem de besin fakiri bir ülke” olacağımızı öngöremiyorlar ya da özellikle bunu hedefliyorlar… Zira şu anda belki de henüz tam olarak hissetmediğimiz “yeni su  rejimi”nin  “alt yapısı” da hazırlanmış durumda..‘Su’ ticarileştirilmiş, ‘su piyasası’ ise paylaştırılmış durumda. Bir şişe veya bir bardak su için akıl almaz bedeller ödeyeceğimiz yıllar çok uzak değil maalesef… yaklaşık 4–5 yıl içinde bu acı gerçekle de yüzleşeceğimiz kesindir.

 

***Yeni yasaya “zeytinlik alanlarda kayıp yaşanmadan doğayla barışık bir biçimde sürdürülmesi için…”  türünden “süslü laflar” ekleyerek, “her yıl yüzbinlerce ton zeytin”in kazancının üreticin cebine, dolayısı ile ekonomiye kazandırılması yerine, aynı alandan “bir kez maden çıkaracak olan yatırımcı”nın kazancını gözetiyorlar. (devlet bütçesine katkısının sadece %2)

 

***Dahası “kendi toprağının sahibi olan köylü”nün madende bir “çalışan” konumuna gelmesini ise boş veriyorlar / hiç akıllarına getirmiyorlar! Belki “nihai amaç” da bu zaten...

 

TARIM ve KÖY İŞLERİNE “BAKAN!” ENERJİ BAKANLIĞI

***Yeni yasada göze batan, adeta göz çıkaran hükümler de var, şöyle ki;

“ÇED sürecinde” stratejik veya kritik madenlere “izin verilmese bile” neden verilmediğinin araştırılması yerine “potansiyeli, yeri, cinsi ve ekonomiye katkısı”nın değerlendirilmesi yetkisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bırakılıyor;Eğer madencilik faaliyeti lehine karar verilirse “hemen” bir ay içinde ruhsat kesiliyor;Meralar bile adeta resen Elektrik Enerjisi Üretimi için kullanılabiliyor; o kadar ki kira ve irtifak işlemlerinde uygulanan %85 indirim 5 yıl daha uzatılıyor; Ormanlık alanlarda rüzgâr (RES) veya güneş (GES) enerjisi üretim tesisleri kurulabiliyor; izin başvurusu sadece 60 gün içerisinde sonuçlandırıyor; hatta etüt aşamasında ölçüm ve sondaj lisansı şartı dahi aranmıyor; ön lisans alınan yerlerde de ayrıca izin belgesi istenmiyor;

 

RES ve GES’lerin ÇED sürecinde “ana kuş göç yolları” üzerindeki darboğazlara “denk gelirse yapılamaz” demek yerine, “uzmanlarca gözlem yapılması”nı zorunlu tutmasına rağmen hazırlanacak raporu değerlendirilme yetkisi yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına veriliyor;

 

 

YEPYENİ BİR İMAR YETKİSİ DAHA

RES ve GES’lerin plan, parselasyon, ruhsat ve kullanma izni dâhil tüm imar yetkileri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına devrediliyor;

 

Hatta “ruhsata aykırı tesisler” için İmar Kanunu çerçevesinde işlem yapma yetkisi bile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına veriliyor; “yıkılması” ise ilgili belediyesine yükleniyor!

 

“Acele kamulaştırma” gerektiğinde “mahkemenin el koyma kararı” yeterli görülüyor…

 

 

“PES” DEDİRTEN YETKİ

***Yeni yasada, “zeytin ağaçlarının taşınması,” “yeni zeytin alanları tesis edilmesi,” “taşınması mümkün olmadığı durumlarda belirlenecek dikim normlarına ilişkin usul ve esaslar” bile Tarım Ve Köy İşleri Bakanlığı yerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca belirleniyor..

 

***Yasada belirlenen “sınırlı süre” içinde görüş bildirmeyen kurumun görüşü “olumlu kabul” ediliyor, dahası sonradan, ÇED sürecinde dahi “olumsuz görüş” veremiyor; MÖ 4000 yıla uzanan tarihten günümüze “barış”ın evrensel simgesi olan “zeytin dalı” hemen tüm inançlarda da en “kutsal” ağaç..Anavatanı Anadolu… ama korkarız bu gidişle “zeytinin anavatanı” ünvanlımızı bile tarihe gömeceğiz...

Eylem ve basın açıklaması alkışlı protestolarla sona erdi.