Datçalılardan Özel Çevre Koruma alanına yapılmak istenen yat limanına sert tepki
Muğla Datça'da Berkin Elvan Anıtı önünde her Salı yapılan Adalet ve Barış Buluşmalarının 178.sinde (9 Aralık 2025), Datça Demokrasi Platformu, Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesinin çağrısıyla bir araya gelen Datçalı yurttaşlar, Suriye’de Alevilerin katledilmesine ve Datça’daki Yat Limanının yapım sürecine tepkilerini dile getirdiler.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinden Bilge Altun’un okuduğu basın bildirisinde “Suriyedeki HTŞ destekli Colani ve Hükümeti”nin barış elçisi değil, katliamlardan sorumlu olduğu dillendirilerek, Suriye’de Alevi halka karşı girişilen katliamlar kınandı ve Uluslararası Cemaatten destek istenerek, ivedilikle Katil Colani ve çetesinin yargılanması talep edildi .Altun konuşmasını:“Suriye’nin mazlum halkları yalnız değildir! Katil Colani ve çetesi derhal yargılanmalıdır! Buradan herkese çağrımızdır! Yaşanan bu zulmü herhangi bir nedenle onaylamayın. Şiddeti ve masum insanların ölümlerini görmezden gelmeyin! Katledilen kadınların ve çocukların sesi olun! Colani’yi meşrulaştırmayın! Onu “barış elçisi” gibi göstermek zulmü aklamak ve onaylamaktır. Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır.” diyerek bitirdi.
ÖZEL ÇEVRE KORUMASI İLAN EDİLEN BÖLGEDE YAT LİMANINASERT TEPKİ
Muğla Çevre Platformu Datça Meclisinden Serap Yaman’ın okuduğu ikinci basın metninde ise, tamamıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen Datça’da yapılmakta olan Yat Limanına karşı yıllardır dillendirilen itirazlar ve düşünülen yat limanının Datça’ya vereceği zararlar anlatıldı.
ÇED SÜRECİ İKİ KEZ DURDURULMUŞTU
Yat Limanı için ÇED sürecinin MUÇEP, Datça Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesinin itirazları ile iki kez durdurulduğu da ifade edilen basın bildirisinde: Danıştayın geçtiğimiz ay yerel mahkemenin atadığı bilirkişilerin raporuna dayanarak verdiği ÇED Süreci durdurma kararını, davacılara itiraz fırsatı vermeden yok saymasının adalete olan güveni zedelediği belirtildi. Okunan bildiride yapılan yatırımların yerelleri kalkındırmayacağını; tersine korunması gereken doğal ve kültürel değerlerin hızla bozulmasına neden olacağı ifade edilen bildiride, yapılan yatırımın belirli sermaye çevrelerine para kazandırmaktan başka bir amaca hizmet etmeyeceğine de işaret edildi.
Serap Yaman basın açıklamasında şunları söyledi:
“Datça Bir Özel Çevre Koruma Bölgesidir: Koruma Bölgesi olarak ilan edilmesinin nedeni henüz bozulmamış doğal ve kültürel özellikleri dolayısıyla gelecek kuşaklara, çocuklarımıza miras kalması içindir. Bu liman, Datça’nın doğal yaşamına zarar verecektir. Datça’da Liman yapılmakta olan Azganlı mevkii, Akdeniz’de Uluslararası Sözleşmelerle korunan, tüm Gezegenin havasını temizleyen, oksijen sağlayan Deniz Çayırlarının ve/veya beslenmek için kıyılara gelen soyu tükenmeye yüz tutan Akdeniz fokları gibi hayvanların da yatağıdır. Limanla birlikte daha birçok nadir bulunan canlı yaşam biçimi giderek yok olacaktır. Liman bölgesi olarak seçilen yerde yapılan kazı çalışmaları, binlerce yıllık anıt mezarları, korunması gereken müşterek kültürel değerlerimizi tahrip etmiştir/etmektedir… Datça su fakiridir. Bu liman su kaynaklarımızın israfına neden olacaktır… Seçilen yer yasal mevzuatla korunan zeytinliklere, ekim alanlarına yakındır. Bu dikim alanları yapım sırasında aşırı tozdan zarar görmektedir… liman yapıldığında işgal edilen deniz ve kıyı sistemini yerel halk ve birçok canlı kullanamayacaktır ve hatta yarın kentin o bölgesi, tıpkı daha önceki başka liman bölgelerinde olduğu gibi artık yerel halkın ulaşamayacağı alanlar haline gelecek, mutenalaşacaktır… Yerel halk giderek kıyılarından, denizinden, plajından, yerinden yurdundan olacaktır… Bilindiği gibi Datça aynı zamanda bir deprem bölgesidir, seçilen yerde yapılan dolgu üstünde ağır ve hareketli yük taşıyacak olan ve üstünde insanların dolaşacağı rıhtım ve çekek alanı bir deprem bölgesinde olacak şey değildir… Şehrin içinde tersaneyi andıran büyük bir çekek ve tekne onarım alanı doğal yaşama ve güvenli kent yaşamına darbe vuracaktır... Yukarıda sadece birkaçını saydığımız bu zararları, daha sayfalarca çoğaltmak mümkündür…”
PROJENİN SAKINCALARI BİR BİR ANLATILDI
İtirazlarının yanlış yer seçimi, ölçeğinin büyük olması, bilimsel raporların yok sayılması ve hukuki süreçteki dayatmalar ile kıyıların özel kullanıma dönüşmesi riski dolayısıyla olduğunu söyledi. Göcek, Yalıkavak, Alaçatı, Kaş ve Yunan adalarındaki yat limanlarından örnekler vererek yanlışlıkları, zararları da örnekledi... Bu yat limanında diretmek yerine, balıkçı barınaklarının güçlendirilebileceğine, küçük ölçekli kamucu bir marina modelinin yapılabileceğine, kıyıların kamusal niteliğine zarar vermeden de ihtiyaçların karşılanabileceğine işaret ederek... Yat Limanı ile ilgili üst mahkeme tarafından verilen son yargı kararının hukuki bir skandal olduğuna da dikkat çekti...



