Bilinmeyen Yönleriyle Bodrum Kalesi 37
1450 senesinde Bodrum Kalesi Komutanlığı’na Fransız şövalye Jean de Sacconin atanmıştı. Kendinden öncekiler gibi onun da önceliği tahkimat ve inşaat işleriydi.
1450-1’de BODRUM KALESİ’NDE GÜNDELİK HAYAT NASILDI?
1450 senesinde Bodrum Kalesi Komutanlığı’na Fransız şövalye Jean de Sacconin atanmıştı. Kendinden öncekiler gibi onun da önceliği tahkimat ve inşaat işleriydi. Fransız Kulesi’nin yükseltilmesi bu işlerin başında geliyordu. Yaklaşık üç sene evvel Kale’nin güneybatı perdesine köşetaşı olarak yerleştirilmiş W. Dawnay armasından esinlenerek kendi adına arma yontturan Sacconin, yontturduğu bu armasını Fransız Kulesi’nin doğu yüzünde köşetaşı olarak kullanmış Prof. Vaivre’ye göre böyle yaparak Fransız Kulesi’nin kendi döneminde yükseltildiğine işaret etmek istemişti. O sene Fransa-İngiltere savaşlarından biri daha Fransa lehine sonuçlanmış, özgürlüğüne düşkün Gaskonya Eyaleti ittifak kurdukları İngilizlerin elinden alınmıştı. Yani dünyanın başka bir coğrafyasında İngiliz-Fransız savaşı sürerken Bodrum Kalesi’ndeki bir Fransız komutanın üç sene evvelki İngiliz komutanın armasını taklit etmesi, şövalyeler arası ilişkilere dair bir ipucu gibidir. Başarılarıyla dikkat çeken Sacconin’i ilerleyen yıllarda St. John Hospitaller Şövalyeleri’nin(dönemin Türkçesiyle sencuvan) mareşalliğine(1475) yükseltecek bir gelecek beklemekteydi.(1*)
Şövalye, rahip, turcopol, paralı asker, denizci, tayfa, işçi, usta, malzemeci, aşçı, hizmetçi, köle esir, bekçi köpeği vb’den oluşan St. Pierre(Bodrum) Kalesi ahalisinin gündelik hayatı hakkında fazla belge bilgi sahibi olmasak da bazı çıkarsamalar yapabiliriz. Kale dışında cereyan eden rutin devriye çalı çırpı, meyve toplama kuş, domuz, balık avı gibi aktiviteler bir kenara herşeyden önce Kale Komutanı’nın emri altında hemen her gün kesintisiz ve düzenli olarak inşai faaliyetler sürdürüldüğü kesindi.
1850’lerden günümüze değin yapılan arkeolojik kazı, inceleme, değerlendirmelerden biliyoruz ki taşından kirecine tüm inşai malzemeler Halikarnas kalıntılarından ibaretti. Dolayısıyla, Kale Dünyası’nda 120 yıl boyunca sürüp giden söz konusu avcılık, toplayıcılık, taş-kireç temini ve inşai faaliyetler alarm verilen gün ve aylarının dışında olağan gündelik faaliyetlerdendi. Bu da Yarımada’nın asli sakini olan kadim ahaliyle temas ihtimali demekti. Kıtlık olduğunda ise zaten buna mecburlardı. Üstelik zamanın ve şartların kendiliğinden getirdiği bu temaslar ticari, karşılıklı menfaatlere dayalı ilişkilerden fazlasıydı istihbarat faaliyetleri muhtemelen buralardan başlamıştı. Öte yandan Kale’de en az 4 dilden Katolik rahip vardı ve muhtemelen bunlarla Ortodoks papazlar arasında gizli ya da aleni karşılıklı ziyaretler sözkonusuydu.
ŞÖVALYELER DÜNYASINDA ÖNEMLİ BİR GELİŞME
1451 yılına girildiğinde sencuvanlar dünyasında enteresan bir vakıa cerayan etmişti. 1449 senesi ve sonrasında varolan kıtlığa rağmen, kendisine emredildiği halde Bodruım Kalesi’ne erzak tedarik etmeyen Fantino Quirini(Kos-Kalymos-Leros Amiri), Kos’taki Narangia Kalesi’nin güçlendirilmesi maksadıyla hemen bitişikteki evleri keyfi biçimde yıkmış bu yüzden kasaba halkı ayaklamış, isyan heryere yayılmış ve acilen bastırılma zarureti hasıl olmuştu. Rodos Karargahı(Convent) araştırmalar yapmak, şikayetleri dinlemek için bir heyet göndermiş yerel halkın öfkesi zar zor yatıştırılmıştı. Quirini’nin, Magdelena adlı bir kızı filo gemilerinde çalıştırma(?) gibi başka bazı nefret uyandırıcı davranışları da eklenince şövalyelerin sabrı taşma noktasına gelmişti. Nitekim en sonunda Rodos’a çağrılarak yargılanıp hapse atılmıştı.(2*)
Aynı Quirini’nin el yazmaları ise döneme ışık tutacak niteliktedir: “31 Mart 1451…Ben Rodos’taki St.John Manastırları Amirali Fantino Qurini… Size Rodos’u bir deniz gücüne dönüştürenlerin kimler olduğunu söyleyeyim. Hıristiyanlığı Müslümanlara karşı savunan biziz. Kale ve sur duvarlarını inşa etmek için köleleri ve yanısıra deniz savaşlarında edindiğimiz esirleri kullanan biziz. Yerlileri şövalye kadırgalarında çalıştıran biziz. Hala erkek gücüne ihtiyacımız var. Rodos’un yerel denizcilerinden başka Kıbrıslıları da ücret karşılığında kürekçi olarak kadırgalarımızda istihdam ettik üstelik tüm bunları Amiralliğin görevi olduğu halde, biz yaptık…. Çok net olacağım denizcilerin sosyal statüsü, soyundan gelenlere doğrudan doğruya miras kalıyor. Oysa bu sınıfı kalabalık tutmalı ve her zaman savaşa hazır olmalıyız…GM Jean de Lastic’ten uymam gereken garip bir emir aldım. Kral Alfonso’nun amirali Bernardo de Villamari, Antonina Macheda’nın kızı Magdalena’yı denizciler sınıfından muaf tutmak için ona nüfüsunu kullanmıştır. Köleden birazcık üstün Magdalena’yı rahatsız etmemem için resmen uyarıldım. Muafiyet sadece erkekler için mümkünken böylesi aptalca karar hakkında ne söyleyebilirim!”(3*)
BODRUM(ALİKARNAS) YARIMADASI GENELİNDE TOPLUMSAL HAYAT
Kendi inşa ettikleri kalede tahkimat, güvenlik, erzak tedariki gibi işlerle uğraşan kale sakini sencuvanlar(St.Jean Şövalyeleri) kendi dünyasında ekim, dikim, hayvancılık, ticaret gibi işlerle uğraşan Müslim, Mühtedi-Müslim, Kızılbaş-Bektaşi, Yahudi, Hırıstiyan Rum vb’den oluşan Osmanlı reayası kendi dünyasında hayat sürüyordu. Her topluluğun kendi cemaati, kendi mahallesi-karyesi-köyü vardı. Yazı dizisi boyunca sık sık değinildiği üzere aslında Yarımada’nın sadece Türk-Müslüman dünyası değil, Yahudi ve Ortodoks Rumlardan oluşan Gayrimüslim dünyası hakkında da 13-17.yüzyıl arası döneme dair fazla bilgimiz bulunmamaktadır.
Yunan tarihçi Prof. Elizabeth A. Zachariadou’nun, Menteşeoğulları tarihi hakkında Bizans dahil çağdaş kronikçilerin suskun kalmasını tuhaf bulduğu cümleleri şöyledir: “Menteşeoğulları Beylik Devleti, 1425 yılında Sultan II. Murad tarafından tekrar ilhak edildi ve emirlik-beylik adını koruyarak Osmanlı vilayeti oldu. Bu tarihten sonra vilayetin geçmişi hakkında pek bir şey duyulmadı. Hala da hiç bahsedilmiyor…”(4*). Aslında Menteşe Beyliği ve Sancağı hakkında sadece bu dönem değil sonraki yüzyıllar da (az sayıda 16.yüzyıl kayıtları hariç) suskundur.
Menteşe gayrimüslimleri ise zaten hiç yaşamamış gibidir. Çok ilginçtir ki pagan olan Karyalı ahalinin modaya uyarak baskı görmeksizin Hıristiyanlaştığını, tapınakların çoğunun zaman içinde kiliselere çevrildiğini yazan batılı kaynakların sayısı, Yarımada Ortodokslarının zorla Müslümanlaştırıldığına dair kaynakların sayısından daha fazladır. Öte yandan konar göçer Türklerin yerleşik hayata geçtikçe Müslümanlaşma süreci ise başka bir hikayedir.
Tüm bu bilinmezlere rağmen akıl yürütmeye devam edebiliriz. Ortodoks Aya Marina Kilisesi belki de faaldi ve Yarımada’nın diğer küçük manastır ya da kiliseleriyle koordine içindeydi. Kendi cemaatlerinin mal mülk, evlilik, miras gibi davalarına buraların papazları bakıyordu. Halikarnas’ın harabeye dönüşmesinden önceki yıllarda olduğu gibi İznik ya da Kadıköy konsüllerine papaz bile göndermişlerdi.Günümüzün arşive dayalı batılı bazı tarih metinlerinde Menteşe Beyliği ve Sancağı’nın iki ayrı döneminde de Patmos Adası kilise ve manastırlarının yani Rumların hem Menteşe, hem Osmanlı hünkarlarına haraç-başvergisi-cizye ödedikleri yazılıdır. 1453’de dahi Osmanlı hünkarlarının Ege adalarındaki Ortodoks kiliseleriyle belgeye dayalı haraç-vergi ilişkisi olduğu kanıtlandığına göre(4*age) genelde Menteşe Sancağı, özelde Bodrum(Alikarnas) Yarımadası’ndaki kiliseler ve Rum ahalinin varlıklarını devam ettirdiklerini ileri sürmek yanlış olmasa gerek.
Historical Memeory in an Aegean Monastery:St.John of Patmos and the Emirate of Menteshe -by Elizabeth A. Zachariadou
Geçmişe ilişkin tahmin ve akıl yürütmelerin en tutarlı dayanağı Osmanlı nüfus yapısının 20.yüzyıla kadar geçerliliğini koruyan 1/3’lük Müslim-Gayrimüslim oranıdır diyebiliriz. Resmi tahrir kayıtlarında 1800’lere kadar gözükmeyen Gayrimüslim nüfusun seyyah notlarındaki varlığı ile 1800 sonrası kayıtlarda birden ortaya çıkıvermesi başka nasıl açıklanabililir ki yoksa ?
Devam edecek…
Mehmet Çilsal - Tarih Araştırmacısı
Bodrum
KAYNAKLAR
1*-Rhodes et ses monuments au temps des chevaliers de Saint-Jean de Jérusalem. Notes de travail-Prof Jean-Bernard de VAIVRE.
2*-Archaeology and Architecture of the Military Orders-by Michael Heslop-Tsirpanlis, Anekdota, “A similar action in 1500 did not provoke the same uproar as the houses involved had belonged to Hippocrates who was no longer around to complain (Kollias, ‘Oikismoi’, p. 308).”
3*- EUROTHENTICA-The United States of Europe Rhodes, 1306-1522.
4*-Historical Memeory in an Aegean Monastery:St.John of Patmos and the Emirate of Menteshe -by Elizabeth A. Zachariadou