FINDIKLI’DAKİ TABELA KRİZİ YARGIDA…

25 yıl sonra CHP yönetimine geçen Rize’nin Fındıklı ilçesi Türkiye’nin gündemine oturdu. Atatürk Parkı isminin değiştirilmesiyle sert tartışmalar yaşandı. Yazarımız Ayser Özbulut üşenmedi Fındıklı’ya gitti, olanı biteni yerinde gördü inceledi, CHP İlçe Başkanı Kadirhan Kadıoğlu ve belediye başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ile röportajlar yaptı, ve bilinmeyenleri yazdı…

Bir süredir ulusal basında ve sosyal medyada Rize’nin Fındıklı ilçesi gündemde. Seçim öncesi alelacele isimlendirilen Millet Parkının isminin Belediye Meclisi kararıyla  “100. ATATÜRK PARKI” olarak değiştirilmesi ve parkın içinde Millet Kıraathanesi olarak değerlendirilmesi düşünülen geleneksel mimarisinin örneği olan Dolma Taş Evine “KAZIM KOYUNCU KÜLTÜR VE SANAT EVİ” isminin verilmesi olay yarattı. Artık bu konu yargıda. Son sözü yargı söyleyecek.

Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu; Meclis kararıyla alınmış olan isimlerin tabelasının asılacağı sırasında Kaymakamlık tarafından Kamu Yararı taşımamaktadır yazısına “O tabelalar oradan indirilmeyecek, direnmekse direnmek, kendimi bağlamaksa bağlamak, yakmaksa yakmak ama o tabelayı indirmeyeceğiz, sonuna kadar direneceğiz” cevabıyla Türkiye’nin dikkatini çekti.

Fındıklı’da neler oluyor? Fındıklı halkı bu duruma ne diyor? Konu kamusal alanın nasıl değerlendirildiği mi yoksa siyasete malzeme edildiği mi?

Sahil parkı söz konusu olduğunda, gözlemlediğim kadarıyla “ATATÜRK” ismi siyasete malzeme edilmeye çalışılıyor. Fındıklı halkı buna izin vermez, Fındıklı siyaseti de buna izin vermez. Konu ile ilgili vatandaşlarla ettiğimiz sohbetlerde aynı noktada olduklarını gördük. Vatandaş parkın isminin 100. Yıl Atatürk Parkı olmasından dolayı gayet memnun. Bu polemikler bitsin bir an önce hizmete açılsın istiyor. Sorulacak soru; Vatandaş isimden memnunsa, belediye meclis kararı aldıysa neden Kaymakam Vekili kolluk güçleri ile engel olmaya çalışıyor?

Vatandaş diyor ki; Konunun bizimle alakası yok.  İktidar ve ana muhalefet partisi siyasi gerginlik yaratıyor.

YILLARCA BİZİ DİN SOPASI İLE VURDULAR. BİZ DE ATATÜRK SOPASI İLE Mİ VURALIM ?

Siyaset konu olunca şimdiki belediye başkanının partisi olan CHP ilçe başkanı Kadirhan Kadıoğlu ile görüştük.

Kadirhan Kadıoğlu; Fındıklı doğduğumuz büyüdüğümüz yerdir. Burada insanlar barış, huzur içinde özgürce yaşarlar. On yıldır CHP içerisinde aktif siyaset yapıyorum  üç yıldır da CHP ilçe başkanlığı görevini yürütüyorum. Söz konusu siyaset ise muhatap İlçe örgütümüz ve partimizin kurulları. Siyaseten vatandaşı biz temsil ederiz. Bilmeniz gerekir, Fındıklı’da siyaset barış içerisinde yürür. Son Belediye Başkanlığı seçimlerinde adayımız Millet ittifakı adayıydı. AKP ve MHP dışındaki bütün siyasi parti ilçe örgütlerinden seçim çalışmalarında destek aldık. Burası küçük bir kasaba, AKP ve MHP’liler de dâhil biz beraber büyüdük. Birlikte top oynadık, birlikte misket oynadık. Bizim siyaseten birbirimize düşman olmamız mümkün değil. Ülke siyasetinin küçük kasabamızı siyasi yönden provake ettiğini düşünüyorum. Fakat Fındıklı buna izin vermez. Bizi yıllardır dinle vurmaya çalıştılar. Dinle sömürmeye çalıştılar. Dini siyasete alet ettiler. Yıllarca bize din sopasıyla vurdular. Şimdi biz de onlara Atatürk sopasıyla mı vuralım. Din ve Atatürk bizim vazgeçilmez değerlerimizdir. Bu yüzden biz ötekileşmeyiz, kutuplaşmayız, ayrılmayız.

BİZ ATATÜRK’Ü SİYASİ MALZEME YAPTIRMAYIZ

Biz ATATÜRK’ ü siyasi malzeme yapmayız, yaptırmayız. Atatürk bu ülkenin kurucusudur. Bizim varoluş sebebimizdir. Fındıklı ezelden beri Atatürkçüdür. Bunun önüne kimse geçemez.

Seçim bitti, Fındıklı başkanını seçti. Hangi partiden olduğunun bir önemi yok. Çünkü başkanımız Fındıklı’nın tamamının başkanıdır. Belediyenin kurumsal temsilcisi, kurumsal yürütücüsüdür. Başkanımız işine odaklanmıştır. Siyasi misyonunu bir tarafa bırakmış hizmete odaklanmıştır.

Bizim bu ve buna benzer kararları almadan önce vatandaşla sivil toplum örgütleri ile, İmece meclislerimizle, diğer siyasi parti ilçe örgütleriyle görüştüğümüz, konuştuğumuz, tartıştığımızdan, kararın Belediye Meclisinden bu şekilde çıktığından ilçe dışındakilerin haberi yok.

Dikkatimi çeken kamuoyunda farklı bir algı geliştirilmiştir. Dikkatler parkın ismine çekilmiştir. Kamuoyunda Sahil parkı ile alakalı yanlış bir algı var. Ben hiçbir gücün hiçbir kuvvetin Atatürk isminin kamu yararına aykırı olduğu düşüncesinde olduğuna inanmıyorum.

Millet Kıraathanesi olarak tasarruf edilen yer geleneksel mimarimizin örneği Dolma Taş Evi’dir. Ve bu binanın kıraathane yerine “Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi” olarak hizmete açılması parkın “100. Yıl Atatürk Parkı” olarak isimlendirilmesinden daha çok konuşulmuştur. Kazım Koyuncu’nun Fındıklılı olmamasından dolayı bu isim üzerinde tartışılmıştır. Fındıklı’dan doğuya doğru giderseniz, Lazlar, Hemşinliler, Gürcüler bir arada barış içinde yaşarlar. Kazım Koyuncu bu üç kültürün sesini tulumuyla Kemençesiyle, türküleriyle bütün ulusa duyurmuştur. Doğamıza, geleneklerimize sahip çıkmış, Çernobil faciasının kurbanlarından biri olarak hayata veda etmiştir.

Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi çocuklarımıza geleneklerimizi anlatacak. Müzik kursları, enstrüman kursları, konserler düzenlenecek. Şimdi soruyorum size kamu yararı gözeten hangisidir? Kıraathane mi? Kültür ve Sanat Evi mi?

Kadirhan Kadıoğlu ile sohbetimiz sırasında fark ettim. Vatandaş memnun, ilçe siyasetçileri konuşmuş anlaşmış, başkan işini yapıyor peki kim ne istiyor Fındıklı’dan?

Kazım Koyuncudan bahsetmişken son şarkısını hatırlatmak isterim.

İşte gidiyorum bir şey demeden

Arkamı dönmeden şikâyet etmeden

Hiç bir şey almadan bir şey vermeden

Yol ayrılmış görmeden gidiyorum…

BU KAOS HANGİ KESİME FAYDA SAĞLAR…

Rize’nin farklı ilçesi olmanın da sanırım bazı bedelleri var. Birbiriyle barış içinde yaşayan halkı, provoke ederek barışı, huzuru düzeni bozmak hangi siyasi kesime fayda sağlar. Ya da kaos yaratıp sonrasını düşünmemek hangi kesime fayda sağlar düşünmek gerekir.

Fındıklı halkı Atatürk’ten vazgeçmez. O tabelaları da oradan indirmez.

Bırakalım Fındıklılıları kendi hallerine. Kaçkar’ın eteklerinden süzülen bulutların gölgesine. Özgür akan derelerinin sesine. Dünyaya meydan okurcasına dalgalanan, adı kara rengi beyaz denizine. Bırakalım onları türküsüne, tulumuna, kemençesine…

Sevgi ve Dostlukla

AYSER ÖZBULUT