Tweet |
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, Mersin'in Gülnar ilçesi Büyükeceli mahallesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrale ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
"AKDENİZ’İN SU SICAKLIĞI NÜKLEEER SANTRALİ SOĞUTMASI İMKANSIZ HALE GELMİŞTİR"
Akdeniz’de deniz suyu sıcaklığının ortalamaların üzerinde olduğunu ve bu durumun Akkuyu santrali için tehlike oluşturduğuna dikkat çeken İsmail Hakkı Atal, “Akkuyu’da 2022 Ağustos ayında deniz suyu sıcaklığı 30,5 dereceyi görmüştü ve bu yıl ise Akkuyu sahasında en yüksek deniz suyu sıcaklığı 31,9 dereceyi gördüğü gibi, daha kötüsü Temmuz ayı deniz suyu sıcaklık ortalaması 28,4 dereceyi buldu. Nükleer santrallerin soğutma suyu 28 derecenin üzerine çıkmaması gerekmekte ve soğutma suyu 28 derecenin üzerine çıktığında gezegendeki nükleer santraller büyük risk yaşamakta. 1 Ağustos 2108 tarihinde, dünyanın en soğuk denizlerinden olan Baltık deniz suyu sıcaklığının 25 dereceyi geçmesi üzerine Ringhal Nükleer Santrali soğutulamadığı için durdurulmak zorunda kalınmıştı. Mersin 2. İdare Mahkemesi 22.06.2023 tarihli ara kararıyla Çevre ve şehircilik Bakanlığından ÇED kapsamında soğutma suyu yeterliliği açısından yapılan/yaptırılan teknik bir incelemenin bulunup bulunmadığını sormuştur. Ancak dosyaya 24.07.2023 tarihinde 23 sayfalık cevap dilekçesi sunan davalı bakanlık, soğutma suyu yeterliliği ile ilgili tek bir inceleme dahi sunamamıştır. Davalı idare sadece deşarj suyunun deniz suyunu ne kadar ısıtacağına ilişkin modellemeler sunmakta, gezegendeki somut tehlikeleri soyut olarak inkar yoluna gitmektedir.” İfadelerini kullandı.
"AKKUYU SAHASI HIZLA ISINMAKTA TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ BÜYÜK RİSK ALTINDADIR"
Atal açılan davayla gerek ÇED raporunda ve gerekse de davalı idare nezdinde iklim değişikliğinin deniz suyu sıcaklığına olan etkisinin Akkuyu Nükleer Santrali’nin güvenliğini ve çalışmasını etkileyip etkilemediği konusunda herhangi bir çalışma yapılmadığını belirterek, “Akkuyu Nükleer Santrali inşaatının ne kadar çürük temeller üzerinde inşa edilmiş olduğu, Türkiye’nin geleceğini büyük riske soktuğu ortaya çıkmıştır. Davalı idare tarafından kulak tıkanan bilim insanlarının tüm çalışmaları iklim kriziyle birlikte gezegenin her köşesinde denizlerin ısındığını, Akkuyu sahasının bulunduğu Doğu Akdeniz'in ise gezegenden 2 kat fazla ısındığını göstermektedir. Akkuyu Nükleer Santral sahası, ortalama denizel sıcaklığın ortalama karasal sıcaklıktan daha fazla olduğu gezegendeki tek nükleer sahasıdır. Davalı idare, Akkuyu'da nükleer santral yapmaktan vazgeçmek yerine, 28 derece üzerindeki su sıcaklığında da Akkuyu’nun çalıştırılmasına izin verileceğine ilişkin ( adrese teslim ) Su Kirliliği kontrolü yönetmeliğinde değişiklik yapmış , (12.05.2023 tarih ve 32188 sayılı Resmi Gazete) Akkuyu Nükleer Santrali’ne bağışıklık getirmiştir” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE AKKUYU’YLA KOŞAR ADIM FELAKETE GÖTÜRÜLÜYOR”
Atal açıklamasını şöyle sonlandırdı: “Akkuyu Nükleer Projesini nereden tutsak elimizde kalmakta Akkuyu’nun her an 7 'den büyük yıkıcı bir deprem beklenen Kuzey Anadolu Ecemiş fay hattı üzerinde olması , Fukuşima nükleer santral faciasının Japonya'ya maliyetinin 1 trilyon dolar olmasına rağmen santralin sahibi ve işletmecisi Rusya'nın sadece 700 milyon Euro sorumluluk üstlenmesi, yönetimi ve mülkiyeti Rusya’ya ait olan Akkuyu’nun ulusal güvenlik sorunu olması sorunlarına Akdeniz’in Akkuyu Nükleeri soğutamayacak olması sorunu eklenmiştir. Bilimin ve bilimsel öngörülerin by-pass edildiği yeni Türkiye yüzyılında Türkiye Akkuyu’yla koşar adım felakete götürülürken, Akkuyu’ya karşı en önemli husus, mahkeme soğutma suyu sıcaklılığının yeterliliği ile ilgili CED kapsamında bir çalışma yapılıp yapılmadığını Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’na sordu. Ancak ilgili bakanlık Akdeniz'in iklim değişikliği nedeniyle ısısının artmasına ilişkin bir çalışma sunamadı. Sunabildikleri tek şey denize deşarj edilecek soğutma suyunun denizin ısısını arttırıp arttırmayacağı üzerineydi. Buna rağmen yürütmenin durdurulması talebimiz reddedildi. ÇŞB'nin bu konuda hiçbir hazırlığının olmadığı ve CED raporunun da iklim değişikliğinin nükleer santral soğutma suyuna etkisi konusunda hiçbir şey içermediği ortaya çıkmış oldu” dedi.