Serap Onur, Antik Çağ'da batıdan, İslam öncesi dönemde Doğu'dan başlayıp yaygınlaşan, el yazmalarında metni görsel olarak ifade etmek için yapılmış küçük boyutlu resimlere verilen genel isim olan minyatürün yaşamını değiştirdiğini söyledi.

“Minyatür, içtikçe daha çok içmek istediğiniz ve hiç doyamadığınız sihirli bir iksirdir” diyen Serap Onur, minyatür üretirken yaşadığı duyguları şöyle anlattı:

HOCA-ÖĞRENCİ UYUMU

“Minyatür öyle bir şey ki ürettikçe daha çok üretmek istiyorum. Farklı disiplinlerde çalıştığım ve kazandığım bütün deneyimlerimi, düşsel fantastik dünyamı resimlerime yansıtırken klasik minyatür tekniğiyle harmanlıyorum. Su bazlı boyalar, malzemeler ve altın kullanırken daha çok suluboya kağıdına çalışmayı tercih ediyorum.

Tabii o incecik samur fırçaların, çoğu zaman tek bir kılavuz kılıyla yapılan detaylar için hep büyüteç ile çalışmak gerekiyor. Yeni düşünceler, araştırmalar, okumalar, incelemeler ve denemeler derken bir bakıyorum 15- 16 saat çoktan geçmiş. Fırçamla, boyayla yaptığım kurgunun içinde kaybolup gidiyordum. O anlarda kendimi bambaşka bir dünyanın içinde buluyorum.”

Geleneksel sanatlarda hoca- öğrenci uyumunun önemine de dikkat çeken Serap Onur, günümüz minyatür sanatına farklı bir bakış açısı katmayı hedeflediğini söyledi.

Bu öyle akıp giden tatlı bir rüya gibi

Geleneksel sanatların her dalının disiplinli bir çalışma gerektirdiğini vurgulayan Serap Onur, “Minyatürü kavramak ve uygulamak zaman alır. Aynı zamanda pahalı da bir sanattır fırçası, boyası, altını derken çeşitlenir, zenginleşir. Minyatürün fantastik bir dünyası vardır bulutu başka, çiçeği başka, balığı başkadır. En çok sevdiğim özelliklerinden biriyse perspektif olmayışı, boyutsuzluğudur” dedi.

AKLINIZ HEP ÜRETİR

Sanatçı son olarak, “Haritadaki kulelerin arasında süzülürken, aklınız hayalinizdeki ejderhanın peşine düşer, sonra onu planlarken karşınıza Osmanlı asker figürü çıkar onu yapmak istiyorum dersiniz. Bu büyüleyici serüven böyle devam eder” dedi.

Onur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Minyatür sanatının fantastik bir dünyası var, o yüzden benim dünyamla tam olarak örtüşüyor. İyi bir eserin bitmesi 5-6 ayı bulur. O kadar keyiflidir ki bir yandan bitirip yeni heyecanın peşine düşmek isterken, öbür yandan bitmesin dersiniz. Bu öyle akıp giden tatlı bir rüya gibi bir şey. O düşsel naif yapı içinde bana da elimdekilerle neşeyle dans etmek kalıyor sadece.”