Tweet | Tarih: 28-11-2019 14:34 |
BİZ OLALIM, İKLİM İÇİN SES VERELİM !
Ortaç’ın yazısını aynen yayınlıyoruz.
Artık çözümü hükümetlere, politikacılarına,politikalarına ve yasalarına bırakılamayacak kadar ACİL çığlık haline gelen Küresel Isınmaya Bağlı İklim Değişikliği kapımızın önünde.
Peki; kapımızın önüne kadar gelen ,dört bir yanımızı kuşatan tehlikeli bu yaşam tehdidinin iddiadan/gerçeğe dönüşmesinin kısa tarihsel süreci nasıl yaşandı ve gelişti?
18.Yüzyılın ikinci yarısında makineleşme, kısaca sanayi devrimiyle birlikte ilk işaretleri ortaya çıkmış,fakat hep bir iddia olarak geçiştirilmişti.Yıllar geçmiş 1955’li yıllara gelindiğinde “İklim Değişimi Bilimi” artık doğmuştu.Genç kimyager Charles David Keeling ile iklim değişimine ilişkin tartışmalar iddialardan çıkıp,gerçek denilen sağlam bilimsel zemine oturtulmuştu. Keeling sayesinde herkes karbondioksit’in arttığı konusunda hemfikirdi.Tartışılamaz bir gerçek daha vardı, Dünya’nın sıcaklığı da yükseliyordu.
Atmosferdeki karbondioksit düzeyi günümüzden çok değil, elli yıl önce milyonda 310 parçacık iken 385 parçacığa ulaşmış,bu oranın son 800 bin yılda olmadığı kadar yüksek olduğu görülmüş ve tespit edilmişti.Dünya genelinde önde gelen yüzlerce Dünya Bilimleri uzmanından oluşan Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli (IPCC), “ İklim sisteminin ısınıyor olduğu tartışılmaz ” kararına varmış,dördüncü değerlendirme raporunda ise son dönemdeki ısınmanın sera gazları,özellikle de karbondioksit gazı artışına bağlı olduğu konusunda%90’ı aşan bir oranda,emin olduklarını saptamasına yer vermişti.
Tarihsel kayıtlar,yıllarca büyük özenle gerçekleştirilmiş gözlemler ve dünyanın dört bir yanından elde edilen hassas ölçümlerin yanında,temel bilimsel ilkeler sayesinde ortaya çıkartılan ve ağır sonuçlarıyla yaşanmaya başlayan tehdit şimdi insanlığın ve tüm yaşamın önünde bir sınav gibi yerini alıyordu.
Artık iklim değişiminin göstergeleri,yaşamı çepeçevre kuşatıyor.Bazen bir kelebeğin kanat çırpışı kadar belli belirsiz,bazılarıysa korkunç bir sel,fırtına veya rekorları altüst eden kuraklık,sıcaklık kadar acı verici ve gözler önünde yaşanıyor.
Eriyen buzullar,sıcak hava dalgaları,yükselen denizler,erken çiçek açan ağaçlar,geç donan göller,güneye dönmeyi bekleyen göçmen kuşlar tokat gibi yüzümüze iniyor.
Yaşam alanlarımız,tüm doğal varlıklarımız onarımı bekleyedursun,acımasızca tahrip,yok etmeye planlanmış gibi yaşamaya devam ediyoruz,zamanı geri döndüremiyoruz.
Bu tehditler karşısında dünya hükümetleri, politikaları ve yasaları ne yapıyor? Yıllardır havanda su dövüyorlar.
1992 yılı Brezilya da Rio şehrinde Birleşmiş Milletler zemininde, İklim Değişikliği ve Çerçeve Sözleşmesi ile 108 ‘i devlet başkanlığı düzeyinde olmak üzere 172 ülkenin katılımıyla başlatılan çözüm arayışları,1997 yılında Japonya da devam ettirilmiştir.Japonya’nın Kyota kentinde yapılan konferans ile dünya çapında sera gazlarının azaltılması için bağlayıcı hedefler içeren protokol imzalanmıştır.Birleşmiş Milletler nezdinde her yıl yapılan İklim Zirvesi çalışmaları 2016 yılına gelindiğin de Paris İklim Anlaşması ile devam ettirilmiştir.Sera gazların salınımını azaltmaya yönelik önlemleri içeren anlaşmaya bu sefer 191 ülke imza atmış ve dünya tarihine iklim değişikliği ile ilgili en geniş kabul görmüş anlaşma olma özelliği ile yürürlüğe girmiş,hemen ardından atmosferi en çok kirleten ülke konumundaki ABD Paris Anlaşması’ndan ayrılmak için resmi başvuru yapmıştır.Türkiye ise Paris Anlaşmasını onaylamamıştır.2018 yılında Polonya da yapılan COP 24 İklim Zirvesinde; bilimsel araştırmalar sera gazı emisyonlarının tekrardan artışa geçtiğini göstermesi tespitine rağmen yine kalıcı bir anlaşma sağlanamamıştır. Bu sefer 2019 yılının Aralık ayında COP 25 İklim Zirvesi Şili de yapılacaktır.
Kısaca; yıllardır sürdürülen Hükümetlerarası İklim Zirvesi çalışmalarında , gelinen noktada halen ve ne yazık ki istenilen ,arzu edilen, kalıcı çözüm yolu yaratabilecek ve sonuca yakınlaştırabilecek bir karar,yaptırım ve başarı “atmosferdeki sera gazlarının artışı devam etmesine karşılık” sağlanamamıştır.
Hükümetlerin ve uyguladıkları politika ve yasalarının bir avuç azınlığın çıkarlarına yönelik olması,kapitalizmin ve emperyalizmin acımasız baskı,sömürü ile yönetme istemlerinden asla vazgeçmemeleri sonucunda iklim zirvelerinde çözüm yaratmak,beklemek,başarı sağlayabilmek mümkün olmamıştır, olmayacaktır.
İklimi değil,sistemi değiştirmeliyiz.
İsveçli küçük bir kız, Greta Thunberg'in iklim değişikliği karşısında acilen adım atılması talebiyle başlattığı kampanyanın yarattığı farkındalıkla bugün dünya çapında onlarca ülkeden milyonlarca insan protesto gösterilerine katılıyor, siyasi liderleri zorluyor. Siyasi liderlerin bu konudaki yetersizliğini yüzlerine vurduğu ateşli konuşması dünyanın her yerinde izleniyor.
Greta, haftada bir gün okula gitmeyi reddederek İsveç parlamentosu önünde protesto gösterisi yapıyor ve elindeki dövizlerle dünya liderlerini çevreyi korumak için adım atmaya çağırıyordu.Adeta sivil itaatsizlik örneği veriyor.
Adil ilişkilerin hüküm sürdüğü,demokratik bir sistemde ortaya çıkan, ciddi haksızlıklara karşı yasal imkanların tükendiği bir noktada,son bir çare olarak başvurulan,anayasa ya da toplumsal sözleşmelerde ifadesini bulan,ortak adalet anlayışını temel alan,şiddeti reddeden,hukuk devletinin fikir ve düşüncelerini içerdiği üstün değerler uğruna,kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen ama üçüncü kişilerin hakkını çiğnemeyen,barışçıl bir protesto eylemi gerçekleştiriyordu.
Ve 16 yaşındaki aktivist dünya iklim hareketinin sembolü haline geliyordu .
“ Eğer böyle davranmaya devam ederseniz başarısız olacaksınız. Eğer başarısız olursanız da insanlık tarihinin en kötüleri olarak anılacaksınız."sözleriyle politikacılara sesleniyordu.
Greta’nın iklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadele çabası ve hassasiyeti önce ailesini dönüşüme götürmüş. Genç aktivist vegan besleniyor. Ailenin et tüketimi büyük oranda düşmüş. Babası Greta’nın isteği üzerine aracını elektrikli otomobili olarak değiştirmiş. Annesini de uçak yolculuğu yapmaması konusunda ikna etmiş durumda, çünkü uçak yakıtının trene oranla daha zararlı olduğunu biliyormuş.
Greta bir genç ,yarattığı etki iklim zirvelerinde ve mücadelesinde bir örnek olmaktan öte,bir nefes.Hükümetlerden ve politikalarından ve yasalarından ümitlerin tükendiği bir dönemde bir yeni soluk.İklim değişiminin yarattığı ve yaratacağı sorunlarla ve çözümleriyle mücadeleyi hedefleyen her bir yurttaşın kendisini sorgulayacağı bir imkan.
Greta üzerine düşeni yaptı,insanın ender yaşayacağı tarihin dönüm noktasındaki bir etkiyi yarattı,yaşattı.
Greta bizlere özgü tepkisiz kalan davranış /yaşayış biçimimizi,varlığımızı harekete geçirdi.Birlikte var olabilme dersini verdi.
Greta ,bizlerin özeleştiri yaparcasına ve tek tek durduğumuz yeri anlamamıza,gözden geçirmemize fırsat tanıdı.
Greta ,dünyaya/bizlere yarattığı,yaşattığı dersi ve fırsatları gösterdi.
Doğa son sözü söylemeden,sabrı da tükenmeden İklim Değişiminin çözümlerinin bir yurttaş bilinci ve sorumluluğu ile örgütlü Sivil İtaatsizlikten geçtiğini artık bilmeliyiz .
Bu yöndeki çalışmaları desteklemeliyiz,etkinliklerine katılmalıyız.
İklim Acil Çağrısı kısacık özetlemiş.
İklim krizini yaşayan ilk nesil biziz,çözebilecek olan son nesil de biziz.
BİZ OLALIM İklim için ses verelim.
29 Kasım 2019 Cuma günü,saat 17.00 de Bodrum Belediye Meydanında İklim İçin Ses Vereceğim.