Bugun...


Mehmet Çilsal

facebook-paylas
BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE BODRUM KALESİ-50 Şövalyeler, Harabe Halikarnas’a neden “Tarshish” diyordu Bodrum Kalesi’nde niçin köpek besliyorlardı ?
Tarih: 07-09-2022 21:52:00 Güncelleme: 07-09-2022 21:57:00


 

 

Yazı dizisinin ilk bölümlerinde izah ettiğimiz gibi Rodos Şövalyeleri’nin 15.yy’ın başında Harabe Halikarnas’ta kale inşa etme nedenlerinden biri, Timur’un İzmir’deki kalelerini yerle bir edip onları anakarada üssüz bırakması diğeri ise Anadolu’nun Türk beyliklerinin egemenliği altına girmesiyle birlikte esaret altındaki Hıristiyan kölelerin kaçıp sığınabilecekleri bir yere ihtiyaç duymalarıydı.

 

 

Şövalyelerin Bodrum Kalesi’nde köpek bulundurma sebebi ise Harabe Halikarnas’a kadar bir biçimde kaçıp gelebilmiş bu kölelerin, eğer peşinde bir Türk varsa bertaraf edilip Kale’ye ulaşmasının sağlanmasıydı. 1180’lerde Akka(Acre), 1344-1402 arası dönemde Smyrna’daki(İzmir) Şövalye(Papalık) kalelerinin (anakaradaki) bu işlevi görüp görmediğini, oralarda da köpek kullanılıp kullanılmadığını herhangi bir kanıt bulunmadığı için bilmiyoruz.

 

 

Hatırlanacağı üzere Bodrum’da(Ortakent Belediyesi) 2008’de yapılan bir sempozyumda Fransız tarihçi Jean Louis Bacqué Grammont tarafından  “Le château Saint-Pierre de Bodrum et ses défenseurs à quatre pattes au temps des Chevaliers de Rhodes” başlıklı Bodrum Kalesi köpekleriyle ilgili bir makale sunmuştu. Jean-Louis Bacque-Grammont, bu makalesinde A. Adorno, F. Faber, F. Surıano gibi seyyah notlarına dayanarak Bodrum Kalesi’nin köpeklerini analiz etmiştir. Yaptığı araştırmalara göre Bodrum Kalesi’ndeki  köpeklerin lacivert tonlarda, iri yapılı “Cursinu”(Korsika) cinsi olma ihtimalinin yüksek olduğu sonucuna varmıştır. Bu köpeklerin bir Müslüman ile onun peşine düştüğü firari bir Hıristiyanı birbirinden ayırt etme özelliği olduğunu, bu yeteneklerinin 200.000 milyon(insandan 44 kez daha fazla) koku alma hücresinden geldiğini, yüzlerce yılda edinilmiş ve aktarılmış av deneyimi ile askeri-polisiye tecrübeleri bulunduğunun altını çizmiştir.(*1)

 

Seyyah William Way ve Bodrum Kalesi köpekleri(1458)

 

Bodrum Kalesi’ndeki iz süren, bir tehlikeyi erkenden uyaran, kaçak kölelerin sığınmasını sağlayan köpeklerin varlığı hakkındaki ilk bilgiler, 1458 senesinde Rodos ve Bodrum’a uğrayan İngiliz hacı-seyyah Devon Rahibi William Way’e aittir. Seyyah Rahip, Rodos’tayken St Peter Kalesi’nin yeraldığı coğrafyaya şövalyeler tarafından “Tarshish” dendiğini öğrenince, burayı Aziz Paulus’un(Pavlus) doğum yeri olan Kilikya’nın başkenti “Tarsus” ile karıştırmış olsa da Kale’deki köpeklerden ilk kez o bahsetmiş olup günlüklerindeki notlar şöyledir: “Rodos’un askerlerinin de Türkiye'de Sympere(St. Pierre) adında bir kampı(üssü) var, burada bir zamanlar Tarshish şehri(Harabe Halikarnas) bulunuyordu...Rodos’un  askerlerinin o kampta harika köpekleri var.Türkleri gözetlemek için geceleri kalenin dışına çıkarılıyorlar.

 

 

Hıristiyanı Türk'ten iyi tanıyıp ayırt ettikleri için eğer sabaha kadar etrafta herhangi bir Türk bulamazlarsa gözleri yaşlı, Türk bulurlarsa sevinçten deliye dönmüş halde   kampa gelirler. Eğer köpeklerden herhangi biri uyur ya da diğerleriyle birlikte geri gelmezse onu öldürürler eğer bazı köpekler Türkler tarafından yaralanırsa, onları iyileştirecek doktorları vardır(sayfa94-95)...Sympere(St. Pierre)  kalesine bir zamanlar Tharsis deniyordu, Aziz John'un askerlerinin yaşadığı ve orada geceleri kalenin dışında nöbet tutan ve bir Sarazen'i(müslüman) bir Hristiyandan ayırıan büyük köpekler...var.(sayfa 118”)(*2)

 

 

Tarshish-Nineveh-Hz Yunus ve Harabe Halikarnas

 

Bilindiği gibi Karya’nın başkenti Halikarnas, İskender’in ordusu tarafından kuşatılan,  Persliler ile yapılan zorlu bir savaş sonrası yakılıp yıkılan, sonraki yüzyıllarda yaşanmış depremlerle tamamen yerle bir olan Bizans(11’nci yüzyıl), Menteşe Beyliği, St. John Şövalyeleri ve Osmanlılar dönemine(18.yy başları) kadar harabe halde kalan antik bir şehirdi.  Papalığın ruhban askerleri sayılan Şövalyelerin, Ortaçağ insanı olarak uhrevi, masalsı, hurafeye dayanan yarı gerçek yarı düşşel, hatta gerçeküstü düşünme biçimleri vardı. Kale inşa ettikleri  ıssız, sessiz bu harabe şehre 1402-3’den beri “Tarshish” diyorlardı.

 

 

“Tarshish” sözcüğü günümüzde olduğu gibi o devirlerde de dilden dile değişen çok manalı(mücevher, büyük gemi, denizlerle çevrili ada ülkesi, Türkiye’de Tarsus, Lübnan ya da İspanya’da bir yer,  Nuh'un oğlu Japheth'in dördüncü oğlu, İyonluların atası vb) bir sözcüktü. Şövalyeler içinse Hz. Yunus’un(Jonah) kaçıp kurtulmak istediği, Tanrı’nın bile bulamayacağını sandığı ama bulup Nineveh(Ninova, Asur Devleti'nin başkenti) gibi cezalandırdığı bir yerin adıydı. Tevrat ve Kuran’da yeralan efsane yaklaşık olarak şöyledir: “Mezopotamya’daki Ninova halkı Tanrı’nın buyruklarına uymaz ve günah kenti haline gelir. Tanrı bu kenti cezalandırmadan evvel uyarılmaları için peygamber olarak Hz.Yunus’u göndedir. Kendisi bir Yahudi olanYunus, Ninovalıların Yahudilerden nefret etmeleri nedeniyle onları uyarmak yerine cezalandırılmaları için Tanrı buyruğunu iletmekten vazgeçer. Nineveh(Ninova ) yerine Yafa Limanı’na gidip nerede olduğunu kimsenin bilmediği “Tarshish” şehrine yelken açan bir gemiye binerek adeta kaçar. Gemi seyir esnasındayken fırtınalara, dev dalgalara kapılır. Gemidekiler havayı ve denizi bozanın uğursuz Yahudi olduğuna karar verip onu denize atar. Uğursuz bu yolcuyu bir Yunus balığı yutar, günler sonra bir kıyıda onu kusar. Ölümden dönen Yunus, Ninova’ya gidip Tanrı’nın buyruğunu iletse de geç kalmıştır çünkü Tanrı Ninova’yı yoketmeye çoktan karar vermiştir.”

 

 

William Wey’den sonra Bodrum Kalesi’ne uğrayan ve köpeklerden bahseden diğer seyyahların bazıları şunlardı Anselme  Adorno (1470-1471), Felix Faber (1480-1483). Fra Francesco SURIANO (1484)...

 

Seyyah Anselmo Adorno ve Bodrum Kalesi köpekleri(1470)

 

Bodrum Kalesi’ne uğradığı bilinen ikinci seyyah ise Lord Anselmo Adorno’dur(1424 Bruges-İskoçya1483).Bu seyyah, Adornes ailesinin beşinci kuşak mensubu olup aynı zamanda  tüccar, patron, politikacı ve bir diplomattı. 1470'de oğlu Jean ile birlikte tüccar ve hacı adaylarıyla dolu büyük bir Ceneviz gemisinde Doğu'ya seyahat etmiş, Rodos’a da uğramışlardı.

 

 

Bu günler Ada ahalisinin sürekli teyakkuz(alarm) durumunda olunan günlerdi. Hatta Anselmo da dahil seyyah grubunun soyluları derin uykudayken bir gece ansızın sokaklardan yükselen bağırış ve çığlıklar yüzünden uyanmak zorunda kalmıştı.   Sokaklar dolup taşmış, silahlı insanlar koşa koşa "Türkler! Türkler!"  diye ortalığı velveleye vermişti. Kule muhafızları kadırga ve kayık filosunu harekete hazır hale getirmiş, ancak çok geçmeden bunun bir vigleci(gözetleyici) hezeyanı olduğu ortaya çıkmıştı. Onların geldiği bu sene(1470) Osmanlı’nın Negroponte’yi(Agrıbos-Eğriboz) istila ettiği seneydi. Sultan Mehmet’in(II) imparatorluğunu hergeçen gün genişletiyor olması nedeniyle Hıristiyanlar üzgün ve endişeliydi. GM Orsini ile müzakereler yapan Uzun Hasan’ın elçi heyeti Rodos’tan henüz ayrılmıştı.

 

Ertesi gün bu seyyah gemisi de diğerlerin yaptığı gibi geziyi Rodos ile sınırlı tutmamış, adalar ve anakaradaki Bodrum Kalesi’ni de ziyaret etmişti. Adorno’nun Bodrum Kalesi günlüklerindeki notlar şöyleydi: “...sahip oldukları Saint Pierre(Aziz Petrus) Kalesi en genç ve en cesurlar arasından seçilen 50 şövalyeli bir kaleydi. Bu seçkin savaşçıların emirler komutaları altında, 100 silahlı adama(paralı asker) ek olarak tükenmez cesaret, zeka ve sadakat sahibi başka  türden yardımcıları da vardı köpekler yani. Olağanüstü irilik ve gücü olan 14 ila 15'inin yanısıra muhtemelen hafif birlikler şeklinde kullanılan daha küçükleri vardı. Her ikisinin de görevi, Kale’nin etrafını 2-3 mil yarıçaplı daire içine almaktı. Bir Hıristiyanla karşılaştıklarında arsızlık ve gaddarlıkları yatışıyor, temkinli ve usulca yaklaşıp ona kuyruk sallaya sallaya şatoya kadar rehberlik yapıyorlardı. Öte yandan, yollarına bir Türk çıktıysa eğer, ona doğru hızla koşup anında parçalarına ayırıyorlar ancak karşılarına kendilerinden daha kuvvetli birileri çıkmış da onunla başedememişlerse eğer bu kez uluya uluya, gözleri yaş içinde Kale’ye doğru koşuyor, bitmek bilmez havlamalarıyla Kale’dekileri uyandırıyorlardı. Aziz Petrus Kalesi’nin hemen yanında Halikarnas antik kentinin kalıntıları vardı. Gerekli durumlarda, Rodos'tan deniz yoluyla çabucak destek gönderilebiliyordu...”(*3)

 

 

Seyyah Hacı Fra Felix Fabri ve Bodrum Kalesi köpekleri(1470)

 

Felix Fabri, 1437/8'den 1502'ye kadar Almanya'da yaşayan bir Dominik keşişiydi. Biri 1480, diğeri 1483'te olmak üzere iki kez Küdüs’e gitmişti. Bir keşişin hacca gitmesi izne bağlı olduğundan başrahibi vasıtasıyla Papa Sixtus IV ve Dominik tarikat lideri L.M.Perusium'dan hem izin hem yeterince para almıştı. Yolculuk, Avrupa'nın her yerinden içi aristokrat seyyah dolu bir gemiyle başlamıştı. Kutsal Kabir'e ulaştıklarında, Kilise'de Latin Katolikler, Yunan ortodoksları, Nubyalılar, Ermeniler, Hintliler, Suriyeli Hristiyanlar ve Yakubiler dahil yedi farklı Hıristiyan fraksiyonla karşılaşmışlardı. Hıristiyan dünyasındaki kralların özel iznini alan Prusya'lı John, bu aristokrat hacı grubuna özel bir tören düzenlemişti. Bu günler,  Türklerin Rodos’u kuşattığı günlerdi(1480). Kuşatmanın kalktığı haberi gelince Afrika'dan Asya'ya yelken açılmış ve Rodos'a varılmıştı... (*4)

 

 

Keşiş Felix Fabri, hacı grubuyla beraber anakarada tutunma maliyetinin çok yüksek olduğu söylenen St. Peter Kalesi Garnizonu’nu görmeye gitmiş, gezi sırasında tuttuğu notlarına  Kale’de Hristiyan ve Türkleri kokularından tanıyan vahşi köpeklerin bulunduğu, bunların kale dışında serbest bırakıldığı, korkunç havlamalarıyla Türklerin etrafta dolaştığı haberini verdiklerini yazmış bu köpekleri, özelliklerini bildiği başka köpeklerle kıyaslayıp Avcı Actaeon'un efsanesinden bahsetmiş, köpeklerinden bıkan Avcı’nın Gargophia vadisine gittiği, orada Diana'nın çıplak yıkandığını gördüğü, Diana’ya yaklaşır yaklaşmaz onun aniden bir geyiğe dönüşüverdiği, yüzüne su serptiği, bunun üzerine köpeklerinin onu yediği benzetmesini yapmıştır.

 

 

Daha sonra köpeklerin St. Peter Kalesi’nin inşasına başlanan sene getirildiğinin altını çizen Felix Fabri, Alman Şövalye Mimar Teğmen John Schlegelholz’un 1402-3 gibi anakaradaki bir adacık kalıntıları üstünde başlattığı kale inşaatı sırasında  Johannit-Tapınak Şövalyelerinin(Hz Yahya’nın İsa’dan üstün olduğuna inananlar), etrafa cins köpekler yerleştirmiş olduğunu, bu hayvanların kimin Türk kimin Hıristiyan olduğunu ise kokukarından ayırt edebildiklerini not düşmüştür. Hıristiyanların en sadık koruyucuları kabul edilen bu köpeklerin efendilerine olan sadakatlerini yücelten Fabri, Titus Sabinus'un köpeği hakkında ne hapiste ne de ölümde efendisini asla terk etmediği, aş yerken dahi matem içinde uluyarak ölmüş sahibinin bedeniyle birlikte kaldığı, ona kimseyi yaklaştırmadığı örneğini vermiştir. Kilikyalı Jason'ın köpeğinin bile efendisi öldürüldükten sonra aş ekmek yemediğini, köpeklerin efendileri için ölüm pahasına savaşan kutsal hayvanlar olduğunu, St. Peter Kalesi(Bodrum Kalesi) köpeklerinin de Hıristiyanları savunmak için ölümü göze alacak iyi cins köpekler olduğunu belirtmiştir.(*5)

 

Seyyah Fra Francesco SURIANO ve Bodrum Kalesi köpekleri(1484)

 

Fra Francesco Suriano, Venedikli bir aristokrat, Fransisken bir Rahip ve kutsal toprakların misyoner  tarihçisiydi. 1450 Venedik doğumlu Suriano, 12 yaşında Doğu Akdeniz'e ilk yolculuğuna çıkmıştı. İlerki yıllarda yaptığı seyahatler ise 16’dan fazlaydı. Modon'da iki yıl kalmıştı.1480 ile 1481 yılları arasında kutsal topraklardan Habeşistan'a giden ilk misyonerler arasında bulunmuştu.

 

 

Rhodes, Patmos, Candia ve Yunan takımadalarında denizcilik kabiliyetiyle ün salmıştı. Bir seferinde 4 gün süren şiddetli bir fırtınadan gemiyi, mürettebatı ve hacıları kurtararak herkesi güvenli bir şekilde Modon Limanı’na götürmesi herkesi çok şaşırtmıştı.(*6)

 

 

1484’deki gezisinde uğradığı Bodrum Kalesi’ni şöyle tanımlar: “Türk anakarasında yalnızca Rodoslu Aziz John Şövalyeleri’nin yaşadığı ve sürekli olarak Türklere karşı savaşan Rodos hükümetine tabi olan St Peter kalesidir....burası, Türk sınırına yakın olması nedeniyle onu korumak için özenle eğitilmiş çok zeki 40 büyük köpeği olan Aziz Petrus Kalesi adlı güzel bir kale. Köpekler, genellikle gece gündüz kalabalık gruplar halinde rehbersiz olarak kaleden çıkarıldıktan sonra kendi başlarına uzun bir yol kateder, iki-üç-dört mil ötede ormanda tesadüfen rastegelen bir veya daha fazla Türkle karşılaştıklarında onları anında tanır ve kaçamadıkları taktirde adamları korkudan ölecek hale getirirler ama diğer taraftan bir veya daha fazla Hıristiyanla karşılaşırlarsa, onları da anında tanır ve büyük sevinç gösterileriyle önlerine düşüp bir rehber gibi kaleye götürürler.

Bu köpekler öğünleri geldiğinde çok düzenli bir şekilde yemek yer. Çok uzaktan duyulabilen bir zil üç kez çalınır.Üçüncü seste, bütün köpekler adeta keşişlermiş gibi orada toplanırlar. Herhangi birinin kaybolması durumunda, en yaşlı köpeklerin bazıları hemen dışarı çıkar, kayıp olanı bulana kadar arar ve onu bulunca birkaç ısırıktan sonra alıp diğerlerinin yanına getirir. Bunlar verilen herşeyi hakeder.

Rodos'ta Lango(Kos) Lordu'nun evindeyken oraya yeni gelen hizmetkarların birinden ve seferlerinin birinde o kaleye gittiğini söyleyen kaptandan bu köpekleri duymuştum...Ayrıca köpek konusunu Kale’de uzun süre görev yapmış olan askerler ile bu şekilde kaçıp kurtulan ve gemimizle Hıristiyan bölgelerine geri götürdüğümüz birçok köleden de dinledim....” (*7)

 

 

Adeta yerinde duramayan, limandan limana yelken açan Suriano, Sina Dağı'na, Piramitlere, Nil'e gitmiş, 1495'te ise Şam'da görülmüştü. Diğer taraftan metnin yazarına göre Akdeniz kıyılarını avuç içi gibi iyi bilen, sonsuz enerjili bu soylu senyör, Katolikliğin diğer tüm dinlere üstünlüğüne inanan, Ortodoksları sapkın yerine koyan, Müslümanları aşağılayan, Yahudilerden nefret eden şaşırtıcı derecede  bağnaz biriydi.(*8)  

 

Tarihçi Giacomo Bosio  ve Bodrum Kalesi köpekleri(1621)

Giacomo Bosio Dell’Istoria 1621

 

Milanlı aristokrat bir aile mensubu olan Giacomo Bosio, 1544 yılında Chivasso'da (Torino eyaleti içinde) doğmuştur.1587'de Roma'ya gelmiş ve Kardinal Gregorio Petrocchini tarafından Şövalyelerin tarihini yazmak için Malta’ya tayin edilmiştir. Yaşadığı dönem itibarıyla Bodrum Kalesi ve köpeklerinin tanığı olmayıp elinin altındaki binlerce evrak ve belgeye dayanarak geçmiş vakıaları yazmıştır.

 

 

Bodrum Kalesi ve köpeklerine dair aşağıdaki satırlar, 1522 öncesine ait herhangi bir dönemin bizzat tanığı olan birine aittir, kendisine değil “Ben Levant'tayken Türkler o kaleyi almaya çalıştı ancak  şövalyelerin saldırgan Türklere verdiği zarardan çok daha fazlasını köpekler verdi. Böylece bir daha geri dönüp saldırmaya cesaret edemediler. Toplam kayıp bir asker ve iki köpekti. Zavallı bir Hıristiyan kendisini Türklerden kurtarmak için koşarak kaleye gelirken tam yakalanacaktı ki denk gelen bir su sarnıcına girip saklandı. Köpeklerden biri onu orada görmeseydi eğer açlıktan ölebilirdi. Çünkü o köpek ona her gün kendi normal ekmeğinden bir parça getirmeye başlamıştı. Köpekleri besleyen bakıcı, birkaç gün sonra o köpeğin kilo verdiğini fark ettiyse de nedenini bir türlü bulamadı. Bir gün onu ağzında ekmek taşırken gördü ve nereye gittiğini anlayana kadar onu takip etti. Sonunda sarnıçta birkaç gün boyunca sadece köpeğin getirdiği ekmekle yaşadığını söyleyen bir Hıristiyan bulundu.” (*9)

 

 

Giacomo Bosio’dan önce veya sonra, çağdaş olsun olmasın gezgin, hacı veya vakıanüvislerin Bodrum Kalesi köpekleri hakkındaki notları, tespitleri, yazıları yukarıda aktarılanlar kadar detaylı olmayıp içerik olarak hemen hemen aynı olmaları nedeniyle tekrar veya katkı niteliğindedir. Örneğin Prof A. Luttrell’in Malta arşivleri araştırmalarından öğrendiğimiz “Bodrum'daki bekçi köpekleri için de takviye gerekliydi, çünkü 1513'te Şövalyeler oradaki köpeklerin yeterince yavru üretmediğinden endişe duyuyorlardı... Korkuları yerindeydi, çünkü 1520'de köpek sayısı 40-50’ye düşmüştü...” bilgi, değerli bir katkıdır. (*10)

 

Devam edecek...

 

mehmet çilsal-tarih araştırmacısı

Bodrum

 

KAYNAKLAR

1*-“Le château Saint-Pierre de Bodrumet ses défenseurs à quatre pattesau temps des Chevaliers de Rhodes” by Jean-Louis BACQUÉ-GRAMMONT

”Osmanlılardan Günümüze Her Yönüyle Bodrum”  24 ve 25 Ekim 2007.

2*- The Itineraries of William Wey, fellow of Eton college. To Jerusalem, A. D. 1458 and A.  D.1462 and to Saint James of Compostella. A.D. 1456.

3*- ANSELME ADORNE, SIRE DE CORTHUY.

BRUXELLES.—TYP. DE J. VANBUGGENHOUDT.Rue de Schaerbeek, 12.

PÈLERIN DE TERRE-SAINTE: SA FAMILLE, SA VIE, SES VOYAGES ET SON TEMPS, RÉCIT HISTORIQUE, PAR M. E. DE LA COSTE.

Ce voyage mériterait d'être publié. (Baron J. de St-Génois, les Voyageurs Belges.) BRUXELLES, CHARLES MUQUARDT, ÉDITEUR,1855

“Hubert and John Van Eyck, their life and work”

By Weale, W. H. James (William Henry James), 1832-1917

4*-“Colonization and the creation of hospitals: The eastern extension of western hospitality in the eleventh and twelfth centuries, Mediterranean Historical Review” by M.Amouroux
“L’Evagatorium de Frère Félix Fabri de l’errance du voyage à l’errance du recit”,

 Le Moyen Age: Revue d’histoire et de philologie vol. 114 (2008) by J. Meyers
“The Book of the Wanderings of Brother Felix Fabri, Londen: Paleestine Pilgrims’ Text Society, 1892” by A. Stewart

5*- The Project Gutenberg EBook of Fratris Felicis Fabri

“Evagatorium in Terrae Sanctae, Arabiae et Egypti Peregrinationem” by Felix Fabri

Editor: Konrad Dietrich Hassler,

(Stuttgardiae, Societas Litteraria Stuttgardiensis,1849)

https://www.gutenberg.org/files/63139/63139-h/63139-h.htm

6*-“Suriano, Treatise on the Holy Land”(1480)-“A VOYAGE BEYOND THE SEA”

by da Poggibonsi Franciscan Nıccolò Bellarmino Bagatti Theophilus BELLORINI Eugene Hoade

7*-“SURIANO, Francesco” di Francesco Surdich - Dizionario Biografico degli Italiani - Volume 94 (2019)

https://www.treccani.it/enciclopedia/francesco-suriano_%28Dizionario-Biografico%29/

8*-“Canon Pietro Casola's Pilgrimage to Jerusalem in the year 1494” by Casola, Pietro, 1427-1507 Newett, Mary Margaret

9*-“Dell'istoria della sacra religione ed ill.ma militia di San Giovanni Gierosolimitano di Giacomo Bosio

10*-( “Mausolleion” by A. Luttrell, Mausolleion, s. 189, Malta'dan alıntı, Cod. 402, fols 197v–198v).

(“Mausolleion” by A. Luttrell, Mausolleion, s. 165, Fadrique Enriquez de Rivera'dan alıntı).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Bu yazı 9758 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA

Web sitemize nasıl ulaştınız?


Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
resmi ilanlar
GÜNLÜK BURÇ
nöbetçi eczaneler
YUKARI