Birkaç gündür bu güne atıfta bulunan etkinlikler düzenleniyor. STK’nın yönetici kadınları, çoğunlukla gergin ve öfkeli konuşmalar yapıyor, kadın hak ve özgürlüklerinden bahsediyor. Hukukçu kadınlar, adaletten bahse diyor. Politikacı kadınlar, kadının siyası gücünden bahsediyor. Ticaretle uğraşan kadınlar başarılarından bahsediyor. Günlerdir reklamları izliyoruz... Fakat gerçekler başka!

Bu gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü...

Kadınlar öldürülüyor!

Kadınlar dövülüyor!

Kadınlar psikolojik şiddet görüyor!

Kadınlar toplumsal baskı görüyor!

Kadınlara gelenekler dayatılması yapılıyor!

Kadınlar sömürülüyor!

Kadınlar aşağılanıyor!

Kadınların kanunen sahip olduğu hakları bile ellerinden alınıyor.

YAZARKEN NEFESİM KESİLDİ

Yazarken nefesim kesildi. Bitmeyen zulüm. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimse kimseye dürüst değil, kadınlarımız bile kadınlarımıza dürüst davranmıyor, her kadın tek başına...

STK temsilcileri, bağıra bağıra konuştukları hakların aslında insan hakları olduğunu, öfkenin bulaşıcı olduğunu ve dışarlarda 15-20 kadına hitap ederek gücünü gösterirken, evlerinde yüzlerce kadının bu öfkenin kurbanı olduğunun farkında değil mi?

Adaletten bahseden hukukçu kadınlar, öte yandan bir kadının hakkını gasp eden erkeklerin avukatı olarak mağdur kadının hakkına girmiş olduğunun farkında değil mi?

Politikacı kadınlar kadına yapılan bu zulmün aktörleriyle siyaseten buluştuklarında bu kirli siyaseti temizlemek yerine, o kirliliğin bir parçası olduklarının farkında değil mi?

Patron kadınlar, yanlarında çalışan kadınlarının kendilerinden ve çalışma şartlarının zorluklarından bir haber olduklarının farkında değil mi?

Ya da!

Karısına zülm eden bir erkek varsa ortada, onun bu yaptıklarına sessiz kalan annesi, kız kardeşi, ablası,  kızı ... En az o erkek kadar sorumlu değil mi?

Kız evlatlarına zulüm eden bir baba varsa ortada, o çocukların annesi, babaannesi, anneannesi... En az o erkek kadar sorumlu değil mi?

Kız kardeşlerine zulme eden bir erkek varsa ortada, karısı, kız çocukları, annesi ... En az onun kadar sorumlu değil mi?

KADINLAR KADINLARI KORUMAKTA YETERSİZ KALIYOR

Kadınlar kadınları korumakta çok yetersiz kalıyor maalesef, her birey gibi insan kendi çıkarlarına ters düşen her konuyu manipüle etme şansına sahip. Yeri gelince  mangalda kül bırakmamalarının sebebi, İtibar kazanmak, kariyer yapmak... siyasi gücün kadın haklarının önüne geçtiğinin bir göstergesidir maalesef .

Bir kadın olarak yapılan bütün manipülasyonları üzüntüyle ifade ediyorum. Toplumsal baskılar ve gelenekler arasına sıkışmış, vicdani sorumluğunu bir türlü üzerinden atamayan kadınlar, kurban olarak hayatlarını sürdürüyor maalesef.

Baba,  koca, erkek kardeş, erkek arkadaş zulmünden nasibini alan kadınlar sessizliğin içine gömebilirler kendilerini. Belki bir gün bu sessizlik çok büyük çığlıklardan daha çok ses çıkarır. Umudum o yönde.

KADININ KADINA YAPTIĞI EZİYETİ KALDIRAMIYORUM

Yani sevgili dostlar bir kadının diğer bir kadına yaptığı eziyeti kaldıramıyorum. Ne kadar düşünmek istemesem de aklımdan çıkmıyor.

“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın, her problemin arkasında bir erkek vardır.”

%80 itibari ile de haklı çıkarız. Fakat erkekleri destekleyen ve sadece kendi menfaati söz konusu olan konularda sessiz kalan, kadınlar da erkekler kadar sorumlu tutulmalıdır. Bile bile göre göre sessiz kalmak söndürülmeyecek yangınlara sebep olabilir.

Bir kadının iradesi, özgürlüğü, huzuru, mutluluğu, başarısı kabul etmeseniz de erkeklerin hislerine bağlı. Erkek ailesindeki kadının sahibi sanıyor kendini. Maalesef Türkiye’den insan manzaraları bunlar. Kolay değil öyle perdeyi çekip manzarayı kapatmak. Çünkü bu manzara bu kadınların hücrelerine kadar işlemiş. Ne kaldırabilir ne de söküp atabilirsiniz...

Ne zaman insan oluruz, o zaman mutlu oluruz...

Sevgi ve dostlukla

AYSER ÖZBULUT