Hukuk sistemlerinde bir eylemin veya eylemsizliğin ceza ile müeyyidelendirilmesi için, yasalarda tanımlamasının yapılmış olması gerekir. Bu ceza hukuku ilkesine, suçun yasallığı prensibi denir. Tüm adi suçlar dahil, vergi suçları, beyaz yaka suçları, bilişim suçları gibi suçların, ancak yasada tanımlanmış olan biçimde işlenmiş olması halinde suç ve cezadan bahsedilebilir. Bir eylem veya eylemsizlik, yasada tanımlanmadıysa, o suçun işlendiğinden veya cezalandırılabileceğinden bahsedilemez.

Yaza yani sezona dair kalabalık zamana beş kala, Bodrum suçu sabit değilken cezalandırılmış durumdadır. Yıllardır alıştığımız altyapısızlık, taşradan beter elektrik kesintilerinin yanında, bitirilmemiş ve sezona kadar bitirilmesi fiziken mümkün olmayan bir yol problemimiz var.  Daha doğrusu buna, yolsuzluk problemi demek daha doğru olur. Çünkü yol yok.

Yetkililer ödenek yokluğundan, ihale edilen şirketin borca batıklığından ve başkaca birçok sorundan bahsediyorlarsa da, sonuç Bodrum’un cezalandırılıyor olması. Bir kişi de Bodrum’a isnad edilen suç nedir açıklasa da, neden cezalandırıldığımızı bilsek. Açıkça hiçbir yasada tanımlanmamış ve var olmayan bir suçun cezasını çekiyoruz. Ben buna ancak siyasi cezalandırma diyebiliyorum. Bir bildiğimiz anlamda, yargılama sonucunda cezalandırılma var, bir de hukukta hiçbir suça tabi olmadan siyasi cezalandırma var. Biz Bodrum’da siyasi cezalandırılmaya mahkum olduk galiba.

Suçumuz yasalarda tanımlanmış değil. Bu nedenle suçumuzu hiç bilemeyeceğiz. 21. yüzyılda uzaya düzine düzine internet uyduları giderken, biz internetsiz bazen elektriksiz kalıp, arabalarımızla yollarda off road yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak kimsenin, bu suçu belli olmayan cezalardan bezip gitmeye de niyeti yok, Bodrum her halde direniyor ve cezası neyse çekiyor.

Dünya markası denilen Bodrum’da her yıl turizmden gelecek gelirleri hesaplayanlar, bu halde kim gelir, gelen de kalır mı diye bir düşünsünler ve bu paraların gelmeyebileceğini de hesaba katsınlar.