HRANT DİNK, BU ÜLKENİN VİCDANIYDI, KISIK SESİN YÜKSELMESİYDİ..

ANTERHABER - Hrant’ ın Bodrumlu Arkadaşları tarafından düzenlenen etkinlikte konuşmacı olarak Avukat Ergin Cinmen’in sunumu ile yazar Silva Özyerli ve Antrapolog yazar Prof. DR. Tayfun Atay katıldı.

Söyleşi öncesinde Aras yayınevi ve Agos Gazetesi destek amacıyla satışa sunuldu.

Söyleşiyi yaklaşık 200 kişi izledi.

Söyleşi öncesinde sinevizyondan Hrant Dink’ in yaşamını anlatan sunum gerçekleştirildi.

AV. ERGİN CİNMEN “HRANT BU ÜLKENİN VİCDANIYDI”

Av. Ergin Cinmen yaptığı açılış konuşmasında “Hrant Dink Kırık kalpler tamircisiydi, bu ülkenin vicdanıydı, öldüğü gün İstanbul’daydım ve insanlar hemen öbür gün hiçbir örgütlenme olmadan tam 250 bin kişi sokaklara dökülmüştü. Hrant vicdanlı insanların temsilcisiydi. İlk kez sessizlerin sesi oldu. Ama şimdi o yok. Olaydan 11 ay önce Trabzon jandarma komutanlığı ve emniyet müdürlüğü cinayetin işleneceğini ihbarını alıyor.Bunu biliyoruz. Yani iki önemli ihbar var. Yasin Hayal ve arkadaşları Hrant Dink ve arkadaşlarına suikast yapılacak deniliyor, şu anda bu ihbarları alanları tutuksuz yargılanıyor. FETÖ ile ilişkilendirilip araçsallaştırılmasından korkuyorum” dedi.
 

Silva Özyerli “Hrant’ın öldürülmesinden sonra bir şeyler değişir mi diye düşündük ne yazıkki ötekileştirme  konusunda çok büyük adımlar atamadık. Hala ülkemizde bu sorunlar ve bakış açıları ne yazık ki çok keskin. Ancak Hrant kısık sesleri, kapalı kapılar ardında yapılan sessiz konuşmaların yükselmesini sağladı” dedi.

HRANT DİNK DISIK SESİN YÜKSELMESİYDİ

Prof. Dr. Tayfun Atay “Hrant Dink’ in öldürülmesi bize  Ermeni sorununun  tarihin bir sorunu olduğunu gösterdi. Ermeni sorunu olayının tarihsel olmaktan ziyade bir antropolojik sorun olduğunu anlamak anlama idrak etme noktasına geldim. 1987 yılında Elazığ köylerinde yaptığım araştırmalarda. Orada gençlerle konuşma tartışma fırsatı buldum. Burada komşu sözden bahsedilirken karşı köyden ve Türk milliyetçiliğinin karşı görüşten olduklarını ve ciddi tartışmalar yaşandığı anlattılar. Ve kendilerini sosyalist ve solcu gençleri ihbar ederek tutuklattıklarını söylediler. Söz konusu köyün 1915 olayları yaşanırken bir Ermeni köyü olduğunu söylediler. Bu bir anda bizi çok şaşırttı . Ortada bambaşka bir tablo olduğunu hissettim. Burada etnografik alan çalışması yapıyorduk. Bazı Ermeni ailelerin Müslüman olarak karımıza çıktıklarını ve Türk köyünde araştırma yapıyorsunuz, o köylülerin Ermeni yakınlarını savaş zamanında sakladıklarını, Müslüman olan ailelerin ise yıllar sonra aslında Ermeni olduklarını söylediklerini gördük . Bu memlekette Ermenilik bizim içimizde yaşıyor. Örneğin bir arkadaşım, sosyal bilimci,  50 yaşından sonra anneannesinin Ermeni olduğunu söylüyor. Bu örnekler Türkiye’de sinemalarda da konu oldu. Hrant”ın altını çizdiği buydu, Hrant o kısık sesin yükselmesiydi. Bununla yüzleşmedikçe hesaplaşmadıkça, yüksek sesle dillendirilmesinin önünü açmadıkça bu sorun bitmez ve devam eder ve bundan kaçışta olmaz çünkü bu bizim bir parçamız. Biz bizim Ermeniler değil Biz Ermeniler, denilmesi gerekir. Bizim Ermeni vatandaşlarımız ne demek. Bizim Türk vatandaşlarımız diye bir dil kullanılıyor mu kullanılmıyor. Yani, bizim ama bizden değil demek istiyor, yanlış. Hrant ‘ın katledilmesi bunun yaşayan sorunun devam ettiğini göstergesidir. Ve bu devam etmektedir. Hrant ‘ ın yaptığı, Anadolu’nun köylerinde kapalı kapılar ardından sessizce konuşulanı gür sesle konuşmasıydı. Ermeni meselesi 1000 yıl sürsede çözülmez diyorlar, böyle diyorlarsa da Ermeniler ilk günde kardeşimizdi bugünde son günde kardeşimiz olacaklar, bunları gür sesle söyleyenler yeni kuşaklar ortaya çıkacak, insanlarda bu ülkede olmaya devam edecek” dedi.

Söyleşi bazı katılımcıların görüşmelerini aktarmaları ve sorularıyla devam etti.