Bugun...


Ayser Özbulut

facebook-paylas
DOKUNMAK İSTEDİĞİM HEPİMİZİN VİCDANI…
Tarih: 10-08-2019 21:15:00 Güncelleme: 10-08-2019 21:24:00


DOKUNMAK İSTEDİĞİM HEPİMİZİN VİCDANI…

Hayat öyle uzun bir yolki, nerede başlayıp nerede biteceğinden hiçbirimizin haberi yok. Bırakın yıllar sonra ne yaşayacağımızı bir saat sonramızın garantisi yok. Hayatta kalırsak, yaşlanmak hepimizin sona ulaşma şekli. Dünya üzerinde hiçbir insan sona ulaştığındaki halini bilemez. Büyüklerimiz boşuna dememiştir  “Düşmez kalkmaz bir Allah.” Diye…

 

 

 

Ne olacağımızı düşündük mü hiç?

Yaşlılık hangi yüzüyle karşılayacak bizi?

Tecrübelerimizle hayata karşı durabilecek miyiz?

Yoksa hayat bizi ezip geçecek mi?

 

Yaşlanmak herkese aynı şekilde göstermiyor yüzünü, kimini sağlıkla sevdikleriyle ulaştırıyor, kimini de yapayalnız, kimsesiz, beş parasız bırakıyor. Hiç birimiz bilemeyiz. Bu gün varlıklı, itibar sahibi, sağlıklı bir bireyken, sahip olduklarımızın nasıl da elimizden kayıp gidebileceğini.

Son günlerde Anter haberin dikkat çektiği, hasta ve kimsesiz yaşlılarımızla ilgili haberler vicdanımı sızlattı. İnsanla ilgilenmenin hepimizin hem vicdani, hem insani hem de sosyal sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Ben hayatta var olan her şeye dokunmak, birilerine el vermek, birilerinden el almak istedim. Bir şekilde başardım da.  Bu gün dokunmak istediğim hepimizin vicdanı.

 

 

NE DEĞİŞTİ DE BELEDİYE KOMİSYON KARARI ÇIKARTI…

Uzun yıllardır Bodrum Belediyesi’nin destekleri ile yaşayan insanlarla bayram üzeri sohbet etmek istedim. Aslında merak ettiğim konulardan biri; on beş yılı aşkın bir süredir Bodrum Belediyesi Bodrum Kaymakamlığı ile koordineli olarak, yakın zamana kadar kimsesiz, hasta, yaşlı, yardıma muhtaç insanların bakımını üstlenmişken,  değişen ne oldu da bu insanlara konakladıkları yerden tahliye kararı verildi?

Bir elin verdiğini diğer el görmemeli diye bir atasözümüz var. Yıllardır Bodrum Belediyesi bu atasözünü uyguluyormuş. Biz farkında bile olmadan.  Yakın zamanda Bodrum Belediyesi Kültür Sanat ve Sosyal İşler Komisyonu kararıyla muhtaç insanların sokağa atılmaları söz konusu olduğunda fark ettik. Üzgünüm. Açıkçası bu kararın neden ve nasıl alındığını düşünmek bile istemiyorum.

Haberleri okuduğumdan beri aklımdan çıkmadı bir türlü. Bu nedenle bayram üzeri onları ziyaret etmek istedim. Tesadüf bu ya benim gibi konunun hassasiyetine hâkim olan Turgutreis Elele Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni de pansiyonda görmek Bodrum’da güzel insanların var olduğunu hatırlattı bana. İnsanlık adına teşekkür ediyorum kendilerine…

Söz konusu otelin sahibi, “Uzun yıllardır otelimde konaklıyorlar. Bir sorun olunca Bodrum Belediyesi ilgilileriyle bağlantıya geçip sorunları çözüyorduk. Ne değişti bilmiyorum? “ Dedi ve bizi onlarla tanıştırmaya götürdü…

Birkaç kişi Bahçede bir masanın etrafında oturuyorlardı yanlarına gittiğimizde . Mahsun üzgün yorgun kırgın yüzlerle karşıladılar bizi. Endişeli ve korku dolu gözlerin derinliğinde gülümseyen yüzlerimizden kaynaklı bir umut oluştu sanki. Tokalaştık, sarıldık, ellerinden öptük, onlarda kucakladılar bizi. Kimi çok yaşlı, çoğu işsiz, sigortasız ve kronik hastalıkları var. İsimlerinin önemi yok, onların ismi insan. Bambaşka hayatlar yaşamışlar ve bu gün o pansiyonda bir arada yaşıyorlar. Tek ortak noktaları sevgiye, ilgiye, bakıma muhtaç olmaları…

 

 

O BAHÇEDE YAŞLI KIRGIN YORGUN KALPLERLE KARŞILAŞTIM…

Gerçekten kimsesizler mi bilemiyorum. Yüzlerine baktığımda iyi kötü yönleriyle geçmişi düşündüklerini hissettim. İçlerinden birine çocuklarınız yok mu kimseniz yok mu diye sorduğumda, yoklar diye cevap aldım. Yoklar derken vücut dili var olduklarını belli  ediyor aslında. Onların kendi içlerinde zaten kimsesiz oldukları apaçık ortadaydı. Birileri onları terk etmişti, yapayalnız bırakmıştı. Belki de kendileri birilerini terk etmişti bilemiyorum. Soramadım yaralı gönülleri kanatmak istemedim. Çünkü ben o bahçede yaşlı, üzgün, solgun ve hasta yüzlerle, yaralı kırgın ve yorgun kalplerle karşı karşıya kaldım…

Sığındıkları bir küçücük odada dört beş kişi bir arada konaklıyorlar,  çevreden ve Bodrum Belediyesi’nden gelen destekle hayatlarını idame ettiriyorlardı.

Elleri titreyerek kendini anlatmaya çalışıyordu, seksen yaşın üzerindeydi yorgun kalplerden biri : “Geldiğimde kendimi yıkayabilecek gücüm yoktu. Perişan haldeydim. Arkadaşlarım bana yardımcı oldular. Baktılar temizlediler beni. Güçlendim, güvendim. Şimdi kendi kendimi temizleyebiliyorum. “

İki büklümdü, bastonuyla zor yürüyordu. Havanın 40 derece olduğunun farkında bile değildi, saçlarına bir dönem kına yakmış belliki. Şimdi yarısı beyaz yarısı kınalı saçlarıyla yüzüme bakıp gülümsedi. “ Çok çektim kızım ben hastanelerde yattım ameliyatlar geçirdim, kalçam belim kırık, ayakta duramıyorum. Allah razı olsun bana yıllardır Belediye bakıyor. Ben bu halimle nereye gidebilirim. Ne yerim ne içerim?  Sen söyle de ben yapayım.” Derken yaşlı kadının gözlerinden süzülen yaşlar o an sanki sivri bir buz parçası olmuş kalbime saplanmıştı…

 

 

Biraz daha gençti diğerlerinden masadan uzakta oturuyordu, fakat hepimize bakıp sürekli gülümsüyordu. Gülümsemesinde saklı olan şey aklında gizliydi sanki. Yanına gidip masaya çağırdım. Gelmedi. “ Allah sizden razı olsun. Sıcaklığınızla kalbimi ısıttınız. Beni kocam terk etti. Orada burada çalıştım. Bulaşıkçılık yaptım küçücük kızıma bakmak için. Aldı devlet kızımı. Muğla’da devlet kurumunda yaşıyor. İş arıyorum. Her işi yaparım. Restoranlarda temizlik, bulaşıkçılık kim ne iş verirse yaparım. Böylece kimseye yük olmam, sokakta yaşamak istemiyorum. Kızımı almama yardım edin.” Diye kendini ifade ederken hep gülümsüyordu. Sürekli gülümsemesi onun ruhunun ne kadar yıpranmış olduğunu gösteriyordu…

Daha dinç ve bakımlı duruyordu fakat onun da yaşı doksana yakındı. Belliki zamanında görmüş geçirmiş saygın bir hayat yaşamıştı. Beni ricayla yanına çağırdı.” Hepimiz gördüğünüz gibi çok yaşlıyız. Çoğumuz kalp ve tansiyon hastası. Bir tansiyon aleti bağışlanmasını rica ediyorum buraya. Fenalaştığımızda ambulansla hastaneye götürüyorlar. Biz de devletin kurumlarına sürekli yük olmak istemiyoruz. Görüyorsunuz halimizi.” Elimden geleni yaparım diyerek elini öptüm. “Ben de kızım yerine size sarılabilir miyim ?” derken benden izin istemesi hançer gibi kalbimi parçaladı. Bana sarıldığında bir babanın kızına duyduğu özlemi en derinden hissettim. Bilemiyorum belki bir kızı vardı fakat şimdi yanında yok…

DEVLET VATANDAŞIN YANINDA OLMALI…

Yarın Kurban Bayramı. Bayramları dini bir ritüel olarak görmek yerine geleneklerimizden bir örnek olarak değerlendirmek isterim. Bu doğrultuda bayram ziyaretlerini önemserim. Eskiden ilçelerde bayramların bir özelliği vardı. İlçe idaresinin başındaki yetkililer Kaymakam, Belediye Başkanı, Jandarma Komutanı, Emniyet Müdürü, Başsavcı hep birlikte bayram ziyareti yapardı. İlçelerdeki sosyal içerikli kurumlar her bayram ziyaret edilirdi. Hapishaneler, hastaneler, Huzurevleri, Zihinsel ve fiziksel Engel Okullar... Yardımlaşma maksadıyla Kurban bayramlarında muhtarlarla önceden görüşülür söz konusu kurumlara kurban eti gönderilmesini sağlarlardı. Esas amaç devletin vatandaşın yanında olduğunu hissettirmekti...

Ne yazık geleneklerimizden çok uzaklaştık.  Görünen o ki şimdi ihtiyaç sahiplerine destek olmak yerine, başlarındaki çatı ellerinden alınıyor…

Bu bayram birilerine dokunmak isterseniz onlar şimdilik o çatının altındalar. Belki sıcak bir merhabanız onların yaralarına iyi gelir. Sevgi, barış, merhamet aklınızdan ve kalbinizden hiç eksilmesin. İyi bayramlar…

Sevgi ve Dostlukla

AYSER ÖZBULUT



Bu yazı 8735 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA

Web sitemize nasıl ulaştınız?


Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
resmi ilanlar
GÜNLÜK BURÇ
nöbetçi eczaneler
YUKARI