Tweet |
TARİHİMİZİ YAŞATMAK ZORUNDAYIZ , AYA NİKOLA MUTLAKA AYAĞA KALDIRILMALI
ANTERHABER- (ÖZEL) Bodrumlu tarihçi yazar Hüseyin Yeter Şakar Bodrum çarşı merkezindeki dünyaca ünlü Barlar caddesi olarak bilinen Cumhuriyet Caddesi’ndeki atıl vaziyette duran Aya Nikola kilisesinin geçmişini anterhaber.com’a anlattı. Şakar “Hergün önünden geçerken yüreğim daralıyor, tarihe yapılan saygısızlık nedeni ile başım öne eğik geçiyorum, bu kilise mutlaka ayağa kaldırılmalı, birebir aynısı yapılmalı, yaşatılmalı, gerekirse müze yapılmalı” dedi.
Bodrum’un ilk pansiyoncularından , kaptan, terzi ve turizmci . Son otuz yılını Bodrum7un tarihine adadı, Bodrum’u , Girit’ten göçenleri yazdı. Tam 83 yaşındaki Girit göçmeni ailenin oğlu, Bodrumlu Hüseyin Yeter Şakar . Uzun bir süre Almanya’da yaşadı, döndü.
BAŞIM ÖNE EĞİK GEÇİYORUM
Evine 30 metre ilerideki Aya Nikola kilisesi için mücadele vermeye başladı. Evli ve iki çocuk 4 torun sahibi Şakar, çarşı merkezinde yüzde 80’ni yıkık kilisenin ayağa kaldırıp restore edilerek eski haline getirilmesi için 5-6 yıl önce Belediye Başkanı Mehmet Kocadon döneminde kilise yapılıp müze ve kültür turizmine kazandırılması için karar alındığını ancak Büyükşehir Belediyesi’ne geçtikten sonra hiçbir adım atılmadığını ve güzelim tarihi binanın Bodrum’un kent tarihine yakışmayacak biçimde orada durduğunu belirterek “Hergün önünden geçerken yüreğim daralıyor, tarihe yapılan saygısızlık nedeni ile başım öne eğik geçiyorum, bu kilise mutlaka ayağa kaldırılmalı, birebir aynısı yapılmalı, yaşatılmalı, gerekirse müze yapılmalı. Bu haliyle o bina orada kaldığı sürüce bizim için Bodrum için tam bir ayıp ve yüz karası. Girit kökenliyim sık sık Girit’e gider gelirim oradaki camilerimiz ve Osmanlı eserleri müzeye çevrildi, biz aynısını neden yapmayalım, her yıl ilçemize iki milyon turist geliyor diyoruz, gelen turistler kendi tarihlerini neden görüp bilip tanımasın, biz bu eserleri geçmişinde olduğu gibi yaşatırsak bu kentin değerine değer katmış oluruz, umarım bu yazıyı yöneticiler okur ve ciddiye alır” dedi.
AYA NİKOLA KİLİSESİNİN HAZiN SONU .
Resimde görülen ve bir zamanlar Bodrum'un siluetine muhteşem bir görüntü kazandıran bu muhteşem bina mübadele öncesi asırlardır Bodrum'da yaşamakta olan Rum Cemaatinin ibadetlerini yerine getirdikleri bir Kiliseydi .
Mübadele sonrası kapısına kilit vurulmuş ibadete kapatılmıştı . Zira bakaya kalan ve İkinci Dünya harbinden sonra Bodrum'u terk eden bir iki aileden sonra artık Bodrum'da Rum kalmamıştı .
Benim çocukluk yıllarımda çok küçükken bir arala gazhane olarak kullanıldığını duymuş , ama ben o haline yetişememiştim . Ancak İKİNCİ DÜNYA HARBİ yıllarında Birleşmiş Devletlerin yiyecek deposu olarak kullanıldığını biliyorum . O yıllar 9 -10 yaşlarındaydım ve mahallenin arkadaşlarıyla anlaşır , Yiyecek yüklemeye gelecek olan jeepleri bekler , yüklenen Cemseler hareket edince aramızdaki cesur arkadaşlar jeeplerin arkasından koşar , elindeki bıçakla erzak kartonlarını yarar , hareket halinde olan jeeplerin arkasından yere dökülen harp bisküvileri , konserve kutularını vs. koynumuza doldurup gidip aramızda paylaşırdık . Tabii konserve kutularında Domuz eti bulunduğu için yemeyenler ellerindeki bisküvi yiyecekleri Domuz eti yiyen arkadaşlarla takas ederdik .
Bisküviler müsademe esnasında yemek yemeye fırsat bulamayan askerlerin karnını 24 saat tok tutacak bir şekilde hazırlanmış bisküvilerdi ve tatlıydı . Tabii o yıllar harp dolayısıyla kıtlık vardı ve bazı yiyecekler halka karneyle verilirdi . O sebeple yaptığımız etik değilmiş gibi görünse de çocuksu duygularla bize yaptığımız normal gelirdi . O günleri Allah Ulusumuza bir daha yaşatmasın .
Bilahare Kilise bir zaman için SESSİZ SİNEMA olarak kullanıldı . Ben 11-12 yaşlarındaydım..
O yıllar Belediyenin Elektrik fabrikasını çalıştıran Makinist NUSRET YEPREM usta amcamız çok bilgili ve becerikli bir kişiydi . Kilisede maharetle çalıştırdığı Film makinesiyle halka SESSİZ FİLMLER izletiyordu . İşte ben o yıllar sessiz filmlerle KOVBOY denen silahlı atlı ve durmadan dövüşen kişileri tanıdım . Yine o filmlerde elinde bastonu badem bıyığı ve ayağındaki çocuk mezarı gibi koca koca ayakkabıları olup gülünç hareketler yapan ŞARLOYU , güzel kadın GRETA GARBO'YU , erken ölümüyle o jenerasyonun hanımlarını ağlatan yakışıklı VALENTİNOYU işte o kilisede oynatılan sessiz sinemada tanıdım .
Yani o Kilise , bir zamanlara damga vurmuş muhteşem bir binaydı .
Sonra ne oldu ?
Yıl 1963 ler ben 27 yaşlarındayım . Bir takım folklörük etkinliklerde bulunuyoruz . HALK EĞİTİM binamız , bu gün. Kilise meydanında bulunan ve çok....evveller Bodrum Belediyesinin Elektrik Fabrikası olan FORA BARIN binası . Orada Halk Eğitimi Müdürümüz başkanlığında zaman zaman memleketin gençleriyle toplantılar yapıp faaliyet programları ve geleceğe dair konuşmalar yapılmakta Yine böyle bir toplantı gündeminde Müdürümüz tarafından yerimizim darlığından konuşulurken , Kendisi tarafından KİLİSEYİ yıktırıp , geniş kapsamlı bir Halk Eğitim binası yapmak istediği teklifini getirir . Tescilli ve Dini bir bina olması dolayısıyla bunun yapılamayacağını söylememize rağmen , kendisi bu husustaki faaliyetine başlar . Ben bu arada 1966 da Almanya'ya çalışmaya giderim . 1969 da izinli geldiğim yıl KİLİSENİN yıkıldığını görüp çok üzülmüştüm . O muhteşem bina gitmiş yerine Bodrum mimarisine hiç uymayan garip bir bina inşa edilmişti .
Yıllar sonra Bodrum halkının yoğun isteği karşısında yeniden eski görünümünde inşaa edileceği vaadiyle o çirkin yapı yıkılmış, halka verilen sözlerde Belediyece yerine getirilmeyince işte o muhteşem bina yerine Turistleri bu günkü harabe bir bina karşılayıp
HOŞ GELDİNİZ demekte ...